Özgen Aydos
Twitter: @ozgenaydos
Tarih 13 Nisan 2009… Bir kadın, kanserin 17. yılında. İki kez yendiği kanser tekrar nüksetmiş. Kendini ziyaret edenleri son gücüyle oturma odasında ağırlarken birden kapının zili çalınıyor. Polisler evini aramaya gelmiş. “Buyurun” diyor olanca nezaketiyle. O arama tam 5 saat sürüyor. Evinin önünde insanlar toplanmış ama o 5 saatte. Çünkü kötü haber tez yayılıyor, onu da daha sonra kumpas olduğu anlaşılan Ergenekon Davası’nın içine sokmuşlar. Polislerin işi bitiyor, ama çıkamıyorlar. Çünkü evin önünde insan kalabalığı, sloganlar, yuhalamalar… Bir baş beliriyor camdan, yüzünde mahcup bir gülümseme eliyle “ara” işareti veriyor. “Ara verin ki polisler geçsin, onlar da emir kulu” diyor.
O fotoğraf karesi çoğumuzun aklına mıh gibi kazınıyor. O kadın Türkan profesör doktor Türkan Saylan. Ömrünü cüzzamla savaşa adamış, kız çocuklarının okuması için hayatını adamış bir akademisyen, yazar, bilim insanı, aydın…
Çocukluk zamanları
Onun hikayesi 1935 yılında son derece dindar ve kalabalık bir ailede başladı. Saylan, 5 kardeşin en büyüğü. Yani onun anaçlığı henüz çocuk yaşlarda başlamış. Ona “gavur, dinsiz” diyenlerin yüzleri kızarır mı bilemem ama çok küçük yaşlarda neredeyse tüm duaları öğrenmiş, ve kendini şöyle tanımlamış; “Allah’tan korkan değil, onu seven bir Müslümanım.”
Cüzzamla mücadele
Kandilli Kız Lisesi’ni bitirdikten sonra aklında tek bir şey vardı; tıbbiyeye girmek. İstanbul Tıp Fakültesi’ni kazandıktan sonra gittiği Bakırköy Akıl Hastanesi’nde cüzzamlı hastalarla karşılaştı. Saylan’ın hayatının dönüm noktası da tam o an oldu. Toplumdan dışlanmış, öteki hastalardan kalan artık yemeklerle beslenen cüzzamlıları gördüğünde kendine bir söz verdi; onları kurtaracaktı. Varıyla, yoğuyla çalıştı. Cüzzam üzerine araştırmalar yaptı, bu alanda ihtisas yapmış hocalarıyla konuştu. Ve hepsinden öte onları gerçekten sevdi.
İstanbul’un orta yerinde, Anadolu’nun ücra köşelerinde, Karadeniz’in köylerinde ne kadar cüzzam hastası varsa hepsine eli dokundu. Öğrenciyken bir hastane bahçesinde tellerle ayrılan bir alanda yaşatılan cüzzam hastalarını oradan çıkardı, onlara sarıldı, iyileştirdi… Cüzzamla Savaş Derneği’ni kuran Saylan bu alandaki çalışmalarıyla Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görüldü.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği
Türkan Saylan sadece cüzzamlı hastalarla değil, onların çocuklarıyla da ilgileniyordu. Fakat bir gün bir kaymakamdan telefon aldı. Kaymakam ona, “Biliyorum cüzzamlı hastaların çocuklarıyla ilgileniyorsunuz ama burada okula gidemeyen başka çocuklar da var. Acaba onlara yardım edebilir misiniz?” diye sordu. Kaymakamın bu sorusu sadece Saylan’ın değil, yüzbinlerce çocuğun hayatını değiştirdi. Türkan Saylan’ın kurduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği her yıl binlerce çocuğa üniversiteyi bitirene kadar burs vermeye devam ediyor.
Evinin basıldığı, hakkında o zamanın “ünlü” isimlerinin hakarete varacak yazılar yazdığı, teröristlikle, dinsizlikle suçlandığı o dönem ömrünü adadığı Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin kuruluş yıl dönümüne denk gelmişti. Törene tekerlik sandalyeyle gitti, oldukça yorgundu. O törende iyileştirdiği hastaları, hastaların aileleri, okumaları için didindiği kız çocukları, öğrencileri, arkadaşları herkes vardı. Sahneye çıktığında salon alkışlarla yıkıldı. Saylan o törende şunları söyledi: Görüyorum ki bir ömrü boşuna harcamamışım. Bir doktorun tek arzusu, hastasını sağlığına kavuşturmak, yaşamını uzamaktır. Ben bundan fazlasını yaptım; hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım. Minettarım tüm hayatımı vakfettiğim cüzzamlılarıma çünkü onların çocukları sayesindedir ki, memleketimin binlerce başka çocuğuna da uzanabildim. Yoksul olmaları, çaresiz olmaları koşuluyla Türk, Kürt, Süryani vs. demeden kırsalın evlerine hapsedilmiş kızlarına kapıları araladım, ışık tuttum yollarına. Beni hırpaladılar, yerden yere vurdular, ne gavurluğum kaldı, ne Kürtçülüğüm, ne de komünistliğim. Şu son aramayla da darbeci yerine kondum. Umurumda bile olmadı. Çünkü ben gavur, Kürtçü, komünist ve darbeci değilim. Ben sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim.
Türkan Saylan bu konuşmadan bir hafta sonra hayatını kaybetti. 74 yıllık yaşamında yakalandığı veremi yendi, iki kez kanseri yendi, cüzzam hastalığını yendi, frengiyi yendi, cehaleti yenmek için uğraştı. Yalanlarla baş etti, yalancılara boyun eğmedi!
Ve ölümünden yıllar sonra ona kurulan kumpas ortaya çıktı. Ona bu kumpası kuranlar, iftira atanlar, utanmazca o iğrenç yazıları kaleme alanlara mı ne oldu? Onlara ne olduğunu yaşayarak görüyoruz…
Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bilimin, eğitimin, çağdaşlığın ışığında yürüyen, yürürken de hepimizi aydınlatan Türkan Saylan; İyi ki bu topraklardan geçtin. Huzur içinde uyu.
türkan saylan, dünya kadınlar günü, bilim, eğitim, çağdaş yaşamı destekleme derneği, kadın, emek,