Cinius Yayınları, M. Atıf Ürük’ün ‘Kıbrıs Gerçeği’, Mehmet Şahin’in ‘Güneşim Ufuktan Battığı Zaman’, Mustafa Öncel’in ‘Yedi Gezegenin Sırrı 2: Sır Öğreniliyor’ ve Orkun Şartekin’in ‘Kırmızı Makarna’ kitaplarını okurlarla buluşturuyor.
Kıbrıs Gerçeği (M. Atıf Ürük)
Barış Harekâtından önce bölüğüme yaptığım konuşma:
“Arkadaşlar, Harekât esnasında bazılarımız vademiz gelmişse şehit, bazılarımız da gazi olacağız… Silah doğrultmayana ateş açılmayacak… Yaşlı, kadın ve çocuklara dokunulmayacaktır… Hepimizin gayreti ‘Ölmeden öldürmek, vurulmadan vurmak’ olacaktır. Gazanız mübarek olsun.”
İkinci Barış Harekâtından sonra bölüğüme yaptığım konuşma:
“Kıbrıs’a çıktığımızdan bu yana 11 şehidimiz oldu… Onlar gönlümüzde ebediyen yaşayacaktır. Hepsine Allah’tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun… Bundan sonraki görevimiz, Kıbrıs’ta kalıcı barışı tesis etmek ve Türk, Rum, Ermeni, Süryani demeden herkese eşit yaklaşmaktır…”
Kore’de ABD askerini Kuzey Kore askerlerinin saldırılarına karşı korumak ve Amerikan kolordusunun imhasını önlemek için Türk Tugayı nasıl feda edilmişse, Kıbrıs’ta da 50. Piyade Alayı 2 gün süreyle adada takviye edilmemiş ancak daha sonra gelecek birlikle, gelişecek Barış Harekâtı için adeta feda edilmiştir.
TSK, Kıbrıs Barış Harekâtı ile Türk tarihine önemli bir daha zafer ilave etmiştir. Bunu yaparken de “Efendiler,… Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece Anadolu’nun güneyinin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için önemlidir…” sözüne sadık kalarak ATATÜRK’ün gerçek takipçisi olduğunu bir kez daha dünyaya ispat etmiştir.
Türk toplumunu azınlık statüsünde ikinci sınıf vatandaş kabul eden Rum yönetimi, “Siz Türk değil, Kıbrıslısınız!” diyerek adada suni olarak “Kıbrıslılık – Türkiyelilik” çatışması yaratmıştır.
Türkiye ve KKTC ile Yunan – Rum ikilisinin Kıbrıs adası çevresindeki doğalgaz konusunda anlaşarak siyasi, sosyal ve güvenlik ağırlıklı olan Kıbrıs sorununu ekonomik olarak çözmeye çalışmalarından endişe duymaktayım. Bu nedenle de Türk askerinin Kıbrıs’ta kalıcı olması gerekir. Yoksa Kıbrıs davası uğruna dökülen bunca kana yazık olur…
Kıbrıs’ta çözüm olmuyor… Çünkü Rum tarafının bir hedefi vardır. O da hiç değişmeyecek hedefi olan Enosis, yani adayı Yunanistan’a bağlamaktır. Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı son dönem görüşmelerinde çözüm için çok uğraştılar… Ancak anlayamadıkları husus, tarihin hiçbir döneminde Türklerle kader birliği yapmamış olan Rum – Yunan ikilisinin Enosis’ten vazgeçemeyeceğiydi… Bugünkü şartlarda Kıbrıs görüşmeleri belki başka bir bahara kalmıştır…
Güneşim Ufuktan Battığı Zaman (Mehmet Şahin)
Tepeden tırnağa bir şair, bir gönül adamı geldi geçti buralardan. Keşfedilmemiş bir kültür hazinesi, bir cevher geçti bu ellerden. İsmi duyulmamış bir efsaneymiş meğer, merhum şairimiz Şahini, babam Mehmet Şahin. Hiç okula gitmemiş olmasına rağmen inci gibi yazısıyla, hoş sohbetiyle, güzel sesi ile kendi yazdığı şiirleri amatörce besteler, türküler söylerdi. Öyle besteler renk katardı ki şiirlere, dinleyenler mest olurdu adeta. Babam köyden pek fazla çıkmamış olmasına rağmen geniş bir dünya görüşü vardı.
Hekimhan eski mili eğitim müdürü sevgili hocam Yusuf Çoban beyefendi bir gün sohbet sırasında “Mehmet abi bir de okumuş ve bu işin eğitimini almış olsaydı, memlekete ne kadar faydalı eserler bırakacağını düşünemiyorum” demişti. Şiirlerinde toplumun her kesimine hitap ederdi. Gurbet hasreti çekenlere şöyle demişti: “Hoşgeldin sevgili aziz kardeşim, sıla hasretine akar gözyaşım, derdimin ortağı kara gün dostum, sıladan ne haber elden ne haber…”
Şimdi eserlerini dostlarına kazandırmak ve gelecek nesillere aktarmak maksadıyla kendisinin de isteği üzerine bu eserleri bir araya getirmeye çalışıyoruz.
Yedi Gezegenin Sırrı 2: Sır Öğreniliyor (Mustafa Öncel)
Güvenlikçiler birbirine baktılar. Buna bir anlam verememişlerdi. Biri aracın arka koltuğuna oturdu, diğeri biraz şaşkınlıkla sordu;
—Başkanım, aşağıdaki yer derken?
Safka, ona ne cevap vereceğini düşündü.
—Aşağı derken mi? Magma kontrol bölümüne tabii ki! Bu tesisin en alt kısmına.
Gezegenin tüm ağır savunma sistemleri yok olmuştu. Burak üs gemisi, atmosferin dışından elektro top atışını, şüpheli gördüğü bütün hedeflere yöneltmişti ve yok ediyordu. Üzerine doğru saldıran avcı gemilerini de lazer atışıyla vuruyordu. Da-gont avcıları, gezegenlerini korumak için yoğun bir saldırı yapıyorlar ama Burak üs gemisine fazla bir zarar veremiyorlardı. Amiral Sait, köprüde kendine ait olan yerde durmuş; önündeki büyük ekranda görüntüleri izliyordu. Gözleri çakmak çakmak olmuştu.
DNA İLE OYNANAN OYUN ONLARA NE KAZANDIRMIŞTI? GALAKSİDEKİ IRKLAR ONLARI YOK ETMEYİ NEDEN BU KADAR ÇOK İSTİYORLARDI?..
Artık her şey ortaya çıkmak zorundaydı.
Kırmızı Makarna (Orkun Şartekin)
Bakır bir kapak ve altındaki tabakta duran şey. Evet, Filiz Hanım geleneği orada da sürdürüyordu. Aç olduğunu tahmin etmişti, geleceğini de. Kırmızı makarna hala sıcaktı. Yanına da bir kadeh şarap koymuştu; sevdiğini biliyordu makarnayla.
-Cimri! Bir kadeh koymuş.
-Sizi duydum.
Demişti Filiz Hanım.
-Gitmediniz mi?
-Hayır, sizi bekledim.
Geç olmuştu ve hava da kararmıştı. Geç saate kalmak istemezdi, buna rağmen gitmemişti.
-Çıkın isterseniz?
-Şişede iki kadeh kalmıştı; birini size koydum, diğerini kendime.
-Ne günler yaşadık değil mi Filiz Hanım?
-Öyle Hazar Bey. Size çok şey borçluyum.
-Ben de size.
-Herşey için teşekkürler Hazar Bey.
-Gitme zamanı sanırım Filiz Hanım?
-Hayır, kalma zamanı Hazar Bey…