1. Kanını Satan Adam (Yu Hua / Jaguar Kitap)
Zor bir hayata doğmuştur Xu Sanguan: Babası çocukken ölür, annesiyse başka bir adamla evlenip onu terk eder. Dedesi ve amcasının sahip çıkıp büyüttüğü Xu Sanguan artık şehirdeki ipek fabrikasında çalışan genç bir işçidir. Amcasını ziyaret ettiği bir gün, kan satmaya giden iki arkadaşının yardımıyla o da kanını satar. Eline geçen parayı sadece ailesi için harcaması gerektiğine inandığı için evlenmeye karar verir. Xu Yulan’la evlenir ve üç oğlu olur. Büyük oğlu Yile hakkındaki bir gerçeğin ortaya çıkmasıyla sarsılır. Kültür Devrimi, kıtlık yılları gibi zor ve toplumu altüst eden dönemlerde ne zaman başı sıkışsa bir kuyudan su çeker gibi damarlarından kan çektiren ve mücadeleden asla vazgeçmeyen Xu Sanguan’ın öyküsü, tüm bunların yanında yaşama dair birçok tuhaflığı da barındırır.
Kalbin tek bir atışıyla kanın tüm vücuda yayılması gibi, Yu Hua da basit fakat usta işi cümlelerle kurduğu bu olağanüstü öyküde, âdeta insan ruhunun ve yaşamın kılcal damarlarına ulaşır.
Daha önce Yaşamak adlı romanını yayımladığımız Yu Hua’nın en önemli eserlerinden Kanını Satan Adam’ı Erdem Kurtuldu Çince aslından çevirdi.
2. Bıçak Sırtında (Rafael Chirbes / Tekin Yayınevi)
“İflas etmiş birinin elinde kalan en son araç şiddettir ya da eğer çok yumuşak kalpli biriyse, kendi bedeni üzerindeki tasarrufu. Üçüncü dünya ülkelerinde ay sonunu getirmek için bir böbreğini ya da bir gözünü satanlar var. Kendilerini parça parça satıyorlar.”
İspanya’da 2008 yılı sonlarında başlayan ve bütün ülkeyi kasıp kavuran ekonomik krizin yarattığı bireysel çürüme, insanların karakter yıkımını derinleştirirken, öngörülemeyen ahlaki sonuçlarıyla da toplumsal bir çöküşe neden oldu. Ekonomik krizin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan yenilgiler, aldatmacalar, en sevilenlerin bile terk edilmesi, göç ve sömürünün her türü, sevgisizlikle kuşatılan zihinlere “amaç için her araç mübahtır” düşüncesini yerleştirdi.
Rafael Chirbes, derin duygu aktarımları ve modern edebiyatın anlatım olanaklarıyla kurguladığı Bıçak Sırtında romanında, insan türünün sefaletini bütün çıplaklığıyla, çarpıcı olduğu kadar son derece gerçekçi bir üslupla somutlaştırıyor. Süleyman Doğru’nun incelikli çevirisiyle Türkçeleşen roman, yenilmiş hayatların acı veren hikâyesini gözler önüne seriyor.
3. Antika Titanik (Murat Menteş / April Yayıncılık)
Parmağını tetikten çek.
Namluyu ağzından çıkar.
Azrail’in işini, Azrail’e bırak.
Derin bir nefes al.
Gözlerime bak.
Kulaklarını dört aç.
Ve beni iyi dinle:
Titanik’tesin.
Yıl, 2019…
Dünyanın en lüks felaketinde başroldesin.
Şimdi…
1] Senin katilini enseleyeceğiz.
2] Seni dirilteni bulacağız.
3] Sen kimsin ahbap, onu anlayacağız.
İlginç ve çarpıcı romanların yazarı Murat Menteş’ten kahkaha dolu bir felsefi polisiye: Antika Titanik.
[Antika: Argoda enteresan, şaşırtıcı, sıra dışı.]
Titanik’te hiçbir şey göründüğü gibi değil! Ve her an her şey olabilir!
Antika Titanik hızlı akıyor. Bununla birlikte, edebî sanatlarla bezeli.
Bilgi dolu ve fakat rahat okunuyor.
Merak uyandırıcı ve şaşırtıcı.
Son derece komik ve sık sık derin düşüncelere sevk ediyor.
Muamma ve suç ihtiva ediyor. Yani polisiye. Ve de modern bireyi yakından ilgilendiren meseleleri kurcalıyor.
Edebiyatın sınırlarını zorlayan bir yazar olarak tanınan Murat Menteş’in en iyi romanı.
Diğer romanlarının birkaç adım ötesinde, üç-beş basamak yükseğinde.
Antika Titanik edebiyat ummanında, felsefe rotasında, kahkaha dalgalarını aşarak ilerliyor.
“Tam isabet!” —Kaan Çaydamlı
“Murat Menteş okurken Titanik’ten inilmez!” —Alper Canıgüz
4. Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları-Hava (Buket Uzuner / Everest Yayınları)
Gazeteci Defne Kaman hakkında ‘Neden Nükleer Enerji Değil?” yazısı nedeniyle soruşturma açılmıştır. Duruşmanın yapıldığı Kayseri’de Defne Kaman’a Türkiye’nin önemli çevre hukukçuları, gazeteciler, çevre ve hayvan hakları aktivistleri, STK temsilcileri destek vermektedir.
Kayseri’ye 13. yüzyılda hastaları müzikle tedavi eden bir şifahâne ve dünyanın ilk tıp okullarından birini yaptırtan Selçuklu kadın sultanı Gevher Nesibe’nin şehrin merkezindeki büstü gazeteci Defne Kaman şehre geldiği gün gizemli bir şekilde kaybolur. Duruşma sabahı yaşanan bir sürpriz gelişme sonrası bu kez Defne Kaman ortadan kaybolur. Gazeteci kadının Kapadokya’da bir sıcak hava balonunda görüldüğü haberi üzerine tüm dostları onu aramaya giderler.
Buket Uzuner, iklim değişikliğinin neden olduğu tabiat felaketlerinin sürdürülebilir temiz enerji çözümleriyle engelleneceğini savunan, hayvan, çocuk, kadın ve çevre hakları destekçisi kadın gazeteci Defne Kaman karakteriyle edebiyata bir iz düşüyor. Yazar, okuru binlerce yıllık kadim Kam geleneğimizin insanı tabiattaki tüm diğer canlılarla eşit kabul eden özünü hatırlamaya davet ediyor.
“Hava, Buket Uzuner’den biyotik dengeleri bozulan gezegenimizde nefesimize nefes katacak çarpıcı bir iklim-kurgu romanı.” —Serpil Oppermann, EASLCE Başkanı (Avrupa Edebiyat, Kültür ve Çevre Çalışmaları Derneği)
“Buket Uzuner, [Tabiat Dörtlemesi] romanlarında bir eko-şaman gibi, Anadolu kültürü, mitoloji ve tarihten yararlanıp, günlük varoluşumuzla çevremizdeki dünyayı algılayışımız konusunda yüzleşmek için bir keşfe çıkıyor.” —Pınar Batur, Vassar, College, USA Ufuk Özdağ, Hacettepe Üniversitesi
5. Eskisi Gibi (Alfred / Karakarga Yayınları)
Angoulême Uluslararası Çizgi Roman Festivali / En İyi Çizgi Roman Albümü Ödülü (2014)
Fabio ve Giovanni kardeşler, bir Fiat 500’ün direksiyonunda derin bir yolculuğa başlar. Giovanni, Fabio’yu ölen babasının anısını onurlandırmak için eve, İtalya’ya dönmeye ikna eder. Uzun yıllar birbirini görmeyen kardeşlerin hesaplaşması her kilometrede biraz daha gün yüzüne çıkar.
Usta çizer Alfred’in bu eşsiz çizgi romanında Fransa’daki günbatımıyla İtalya’daki günbatımının hissettirdikleri birbirinden çok farklı. Yolların ıssızlığını, yaz sıcağını, tatlı esintileri çizgi ve renklerle hissedecek; görmediğiniz İtalyan kasaba ve kırlarını bizzat göreceksiniz.
6. Atlas’ın Yükü (Jeanette Winterson / Sel Yayıncılık)
Metaforik anlatıların usta kalemi Jeanette Winterson, bu kez dünyanın yükünü tanrılar tarafından omuzlarında taşıma cezasına çarptırılan Atlas’ın Odysseia’da resmedilen epik öyküsünü yeniden ele alıp ona yepyeni bir son yazarak tanrıların, suçluların ve kahramanların hikâyesinden özgün bir modern zamanlar miti kurguluyor.
Geçmişin yükü ile geleceğin ağırlığı arasında sıkışıp kalan insanın yaşamını, ideallerini ve kendi sınırlarıyla muhasebesini sorgularken, mitolojinin eşsiz mirasından; hayal gücünden faydalanarak bizleri kaderin boyunduruğunu kırmaya, hayata bir yük değil, her daim yeni güzergâhlara gebe bir yolculuk olarak bakmaya davet ediyor.
“Atlas, kürekkemiklerinde dönüp duran eğik ekseni taşırken olduğu yerde kalmıştı. Bütün gücünü dünyayı sırtlamaya adamıştı. Hareketin ne demek olduğunu neredeyse unutmuştu artık. Rahat etmek için hafifçe kımıldaması bir şeyi değiştirmiyordu. O muazzam yüktü her şeye karar veren. Neden? Neden hemen bırakmasın onu?”
7. Yani Rüzgar Her Şeyi Alıp Götürmeyecek (Richard Brautigan / Sel Yayıncılık)
Richard Brautigan’ın intihar etmeden önce kaleme aldığı son eseri olan Yani Rüzgâr Her Şeyi Alıp Götürmeyecek, insanın boğazına takılı kalan, sonsuz ferahlamadan önceki son yaşam belirtisinin romanı.
Dünya savaşının gölgesinde, kendi iç savaşını yaşayan bir adamın, basit gibi görünen tercihlerimizin yaşamımızı nasıl değiştirdiğini çocukluğuna dönerek anlattığı bu hikâye, başka türlü olabilecek olanlara, büyümek denen ihtimaller denizinde boğulurken yiten masumiyete ve hafızanın can yakıcılığına duyulan saygının anıtı. Amerika’nın tüm modern trajedisini nüktedan bir şiirsellikle sunan Brautigan’ın, duygusuzlaşma ve yabancılaşmaya karşı aldığı son gard. Zamanda savrulan bir zihnin kâğıt kesiklerinden dökülen yaralarla dolu bir metin…
8. Nohut Oda (Melisa Kesmez / Sel Yayıncılık)
Mekânın hunharca talan edildiği, bir yere ait olmanın zorlaştığı, hususi ya da kolektif belleğimizin sıfırlandığı zamanlarda, yerleşmenin, kendine bir ev icat etmenin ve kök salmanın insaniyeti üzerine öyküler…
Melisa Kesmez üçüncü kitabı Nohut Oda’da insanın bitmek bilmeyen yuva arayışına bir güzelleme yaparken, içimizde büyüttüğümüz, bazen kadim bir yara gibi sürekli sızlayan, bazen de eski şiddetini yitiren öfke ve hesaplaşmaların hemen yanı başında aşkın ve inceliklerin filizlendiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Her şeye rağmen kendi kozasını örmekten vazgeçmeyenlere…
9. Edebiyat Üzerine (George Orwell / Sel Yayıncılık)
Eserlerinde gerçek yaşamın çetin çelişkilerini, çarpıklık ve zorluklarını yansıtma cesaretini gösteren George Orwell, Edebiyat Üzerine’de bu kez edebiyat dünyasının içyüzünü gözler önüne seriyor. Hayvan Çiftliği’nin yazım sürecinden kitabın yayıncılar tarafından ilk etapta neden ve nasıl reddedildiğine, mevcut edebiyat eleştirilerinin niteliğinden yeni kelimeler türetme imkânlarına, Tolstoy’dan James Joyce’a pek çok konu ve kişi hakkında kalem oynatırken tarihi ve edebi bir kılavuz sunuyor.
Dönemin sanat akımlarına, önde gelen eserlerine, edebi tartışmalarına ve siyasetedebiyat ilişkisine odaklanan, iktidar karşısında entelektüelin ikilemlerini ele alan ya da “Kitaplar çok mu pahalı?” başlıklı bir tartışmaya taraf kılan çok yönlü bir derleme.
Edebiyat dehlizlerinde gezinmekten keyif alan okurlar için…
10. Mutluluk Endüstrisi (William Davies / Sel Yayıncılık)
Kullanıcılarının duygularını manipüle eden uygulamalar, tüketim alışkanlıklarını şekillendiren reklamlar, motivasyon artırıcı işyeri terapileri, zindelik ve esenlik guruluğu iddiası taşıyan yaşam koçları, spor hocaları, pozitif psikoloji uzmanları ve mutluluk iktisatçıları… Statüye, güce, kariyere ve paraya odaklanmış bu tüketim sarmalı gerçekte neye hizmet ediyor?
“Mutlu olma”nın insan varoluşunun tek ideal biçimi olduğunu dayatan yeni nesil kapitalist sistemin yaşamlarımızın kontrolünü nasıl ele geçirdiğini gözler önüne seren Mutluluk Endüstrisi, haz ve mutluluk arayışımızdan faydalanan büyük şirketlerin, piyasaların ve hükümetlerin, paranın denetimindeki tüketim arzularımıza nasıl yön verdiğini güncel örneklerle açıklayan ve bu sarmaldan çıkmak için yol gösteren bir çalışma.
11. Çıkmaz Sokak (İlker Karakaş / Notos)
Çıkmaz Sokak İlker Karakaş’ın dördüncü kitabı. Daha ilk kitabı Hennoz’da kurduğu yalın dil Çıkmaz Sokak’ta İlker Karakaş’ı kararlılıkla tamamlanmış bir anlatı dünyasına götürüyor. Orada yaşananlar bir dizinin birbirine eklenen halkaları gibi. Aykırı bir karakter öyküden öyküye kendi dünyasını dışavururken bizi bildiğimiz hayatlarla yüzleştiriyor. Alkole tutkuyla bağlılık, kadınlarla uyumsuz ilişkiler, yaşadığı hayatla bir türlü barışık olmama, neredeyse bir yokoluşa sürükleniş. Yaşadığımız hayatın kıyısından kopup gelmiş yaşantılar. Bunlar tanıdık geliyor olabilir ama İlker Karakaş’ın öykülerinde gitgide sertleşerek sürüyor ve doğrusu onun anlattıkları pek de anlatılmıyor.
İlker Karakaş’ın öyküleri âdeta düzanlatımlı. Seçtiği yalınlıktan vazgeçmeyen bir yazarlık tutumu var. Ama bunlar yanıltmasın. Yaşananları anlatırken fazlalıkları dışarıda bırakma olgunluğunu hiç kaybetmiyor. Türkçeyi güzel kullanma amacı hep kendini gösteriyor. Şimdi daha çok gereksinim duyduğumuz has özellikler bunlar.
12. Neredeyse Bir Balina (Steve Jones / Ginko Bilim)
University College’da (Londra) genetik profesörü olan Steve Jones’un bu kitabı, Darwin’in Türlerin Kökeni’nin 21. yüzyıla uyarlanmış halidir. Kendi deyişiyle, çalışmasının kapsamı konusunda referansı Darwin’in büyük çalışmasıdır. Kitabın biçimi de aynı şekilde Türlerin Kökeni’ninkiyle özdeştir. Aynı biçim içinde içeriği güncelleyen S. Jones, hem evrimin anlaşılmasına büyük katkılar sağlamakta hem de evrimi kullanmadan etrafımızda olup bitenleri anlayamayacağımızı bir kere daha ortaya koymakta. S. Jones, AIDS’ten, Pasifik’te akıntıyla sürüklenen çöplere kadar pek çok modern olguyu kullanarak, Darwin’in kuramını günümüze taşırken, evrim kuramını da modern haliyle açık ve anlaşılır bir şekilde okura sunar. Darwin’in zamanından bu yana değişen anlayışları da vurgulamaktan geri kalmaz. Sonuçta ortaya bir çırpıda okunan eğitici ve öğretici bir modern Türlerin Kökeni çıkmıştır.
“Olağanüstü, kışkırtıcı bir çalışma. Güçlü ve şiirsel.” —J.G. Ballard, Daily Telegraph
“Bu parlak, zekâ dolu kitap büyük bir bilgi kaynağı. Jones, iki kültür arasında derinleşmekte olan uçurumu kapatmak için büyük çaba harcıyor.” —Lewis Wolpert, Daily Mail
“Bir genetikçinin gözüyle, tarih boyunca afallatıcı bir gezinti. Ayrıksı, seçici ve sürükleyici.” —Robin McKie, Observer
“Kişiyi düşünmeye, şaşırmaya ve soru sormaya yönelten bir kitap.” —Val Hennessy, Daily Mail
“Steve Jones, televizyon çağının Charles Darwin’i.” —John Yates, Yorkshire Post
13. Radyo Benjamin (Walter Benjamin / Metis Yayıncılık)
Şu lafı sık sık duymuşsunuzdur: “Tanrım! Bizim gençliğimizde bu kadar iyi imkânlar yoktu. Biz o zamanlar derslerden kaç alacağız diye korkardık; sahilde yalın ayak yürümemize izin verilmezdi.” Peki şunu duydunuz mu hiç: Tanrım! Ben çocukken bu kadar güzel oynamazdık. Veya: Ben küçükken böyle güzel hikâye kitapları yoktu. Hayır. İnsan çocukken ne okur veya ne oynarsa, onu hem en güzel ve en iyisi olarak, hem de, çoğu zaman, hatalı da olsa, eşsiz bir şey olarak hatırlar.
Walter Benjamin gibi bir düşünürün karşısına radyoda program yapma, çocuklara, gençlere ve yetişkinlere ulaşma imkânı çıksaydı ne tür programlar yapardı? Böyle bir dinleyici kitlesine nelerden söz ederdi? Ve belki daha da önemlisi, söyleyeceklerini nasıl söylerdi?
Benjamin, 1929-1933 arasında Frankfurt ve Berlin radyolarında 80’i aşkın yayın yaptı. Bu programlarda sunduğu metinlerin önemli bir kısmının yer aldığı derlemede, eşitlikçi bir pedagoji anlayışıyla kaleme alınmış çok sayıda deneme, öykü ve radyo oyununun yanı sıra düşünürün yetişkinler için yaptığı programlarda sunduğu çeşitli edebiyat eleştirisi metinleri ve radyo hakkında yazdığı kimi yazılar da yer alıyor.
Benjamin okurlarının yanı sıra eğitim, çocukluk, medya çalışmaları ve tiyatro gibi temalarla ilgilenenlerin de severek okuyacağına inanıyoruz.
14. Bitkilerin Bildikleri (Daniel Chamovitz / Metis Yayıncılık)
Betonun giderek yeşili yuttuğu günümüzde bile her daim bitkilerle iç içeyiz: Evlerimizi, balkonlarımızı onlarla süslüyor, sokaklarda yanlarından geçiyor, parklarda onları seyre dalıyoruz. Peki ama bitkilerin nasıl bir dünyası olduğunu hiç düşünüyor muyuz?
Bu kitapta biyolog Daniel Chamovitz bitkilerin dünyayı nasıl deneyimlediklerini inceliyor. Charles Darwin ve çağdaşlarından günümüz biliminsanlarına kadar birçok yaratıcı zihnin tasarladığı deneyler ışığında, bitkilerin görme, koklama, duyma, dokunma duyuları aracılığıyla neleri “bildiklerini” anlatıyor. Çeşitli kimyasallar sayesinde nasıl birbirleriyle “haberleştiklerini”, aşağıyla yukarıyı nasıl ayırt ettiklerini, dokunmaya nasıl tepki verdiklerini, neler “hatırladıklarını” ve çevrelerinin nasıl “farkında olduklarını” açıklıyor. Böylece bitkilerin pek az bildiğimiz zengin dünyasını tanımamıza ve dünyaya onların “gözlerinden bakmamıza” imkân tanıyor.
“Bundan sonra parkta yürüyüşe çıktığınızda durup kendinize sorun,” diyor Chamovitz. “Çimenlerin arasındaki karahindiba ne görüyor? Otlar hangi kokuları alıyor? Meşenin yapraklarına dokunun, ileride ona dokunulduğunu hatırlayacağını bilerek. Ama sizi hatırlamayacaktır. Sizse o ağacı hatırlayacak ve anısını her daim hafızanızda yaşatacaksınız.”
15. Çelik Pire (Nikolay Semyonoviç Leskov / Yapı Kredi Yayınları)
“Lütfen, gelip bakın! Bu kerataların İngiliz piresinin ayaklarını nasıl nalladıklarını bir görün!”
Maksim Gorki’nin, adını Tolstoy, Gogol, Gonçarov gibi Rus edebiyatının ünlü tür yaratıcılarıyla birlikte andığı Leskov, Rus hayatının geniş bir panoramasını yaratan ilk yazarlardan biriydi; metinleri folklorla, masallarla, efsanelerle, şarkı ve atasözleriyle doluydu. Eserlerinde toprak sahipleri, aydınlar, askerler, köylüler, tüccarlar, Çingeneler, nihilistler, rahipler gibi farklı sosyal sınıflardan insanlara yer veren Leskov, “anlatıcı”-“skaz” tekniği kullanarak Rus edebiyatına canlı ve renkli bir anlatım dili kazandırmıştı. Değeri uzun zaman sonra anlaşılan Leskov’un pek çok eseri sinemaya ve tiyatroya uyarlandı.
On bir öykünün yer aldığı bu derlemede, Rus ulusal duygularının yoğun biçimde hissedildiği “Solak”ta emeğin, alın terinin kutsallığı ve yurt sevgisi; “Nöbetçi”de özveri ve iyilik; “Vahşi Hayvan”da ayı ile bakıcısı arasında derin dostluk ve vahşet; “Peruk Sanatçısı”nda toprağa bağlı kölelik sistemi ve “Mühürlü Melek”te dostluk, inanç ve mezhep farklılığının getirdiği hoşgörüsüzlük temaları yer alıyor.
16. Evsiz Bir Adamın Güncesi (Marc Auge / Yapı Kredi Yayınları)
Etnolog yazar Marc Augé’den etnik-kurmaca olarak nitelendirdiği samimi bir anlatı: Evsiz Bir Adamın Güncesi.
Emekli olduktan sonra evini boşaltıp eşyalarını satarak arabasında yaşamaya başlayan bir adamın yerleşik düzenden, kök salmaktan ve bir yere bağlanmaktan uzak durmaya çalışmasının hikâyesi. Arka planda Paris sokakları, ucuz oteller, kalabalığın uğultusu ve her şeye rağmen yerleşik duygular.
‘Her zaman kaçmayı düşledim. Bu düş, gecelerimin sürekli tekrar eden bir sahnesi oldu. Senaryo hiçbir zaman tam olarak aynı olmasa da her defasında kendimi mucizevi bir şekilde varlığımın farkına varmamış düşmanlarca çevrelenmiş bir halde buluyordum. Bu rüyalar, iki farklı sonla kendini tekrar edip duruyordu: Ya ben kendimi gizleme gayretiyle seyirterek oradan ayrılıyordum ya da paçalarım tutuşarak tam bir panik halinde, son hızla kaçıyordum. Aynı rüyada birinden ötekine geçtiğim de oluyordu. Öyle ki, tam sessizce kaçacakken biri beni fark edip eliyle işaret ediyor, ben de çılgın kalabalığa karışıp gözden kayboluyordum.’
17. Mustafa Kemal Atatürk-Mücadelesi ve Özel Hayatı (İpek Çalışlar / Yapı Kredi Yayınları)
Ali Rıza Efendi ve Zübeyde Hanım’ın oğlu, Latife Hanım’ın eşi, bize bu güzel vatanı bırakan Mustafa Kemal ATATÜRK, gözden kaçmış iç dünyası, mücadelesi ve özel hayatıyla…
Muhterem Valideciğim
Gerçekte vatan ve milletimizi kurtarabilmek için, askerliği bırakıp serbest olarak milletin başına geçmek ve milleti tek vücut bir hale getirmekle doğacak kudret ve ulusal gücü kullanmaktan başka çare yoktu. Ben de öyle yaptım. Elhamdülillah başarılı oluyorum. Pek yakında elle tutulur sonucu bütün dünya görecektir.
(…)
Ben, birkaç güne kadar bir kongre için Sivas’a gideceğim. Tekrar Erzurum’a döneceğim. Tekrar ediyorum: Her işittiğinize önem vermeyiniz. Pekâlâ bilirsiniz ki ben, yaptığımı bilirim. Netice görmeseydim başlamazdım.
Bu mektubumu getirecek olan (…) size benim hakkımda istediğiniz kadar bilgi verecektir. Kendisiyle bana bazı elbiselerimi gönderiniz.
Ağustos 1919, Erzurum
Latife Hanım ve Halide Edib kitaplarının yazarı İpek Çalışlar’ın, roman akıcılığında kaleme aldığı bu kitap; titiz, derinlikli bir araştırmaya, Mustafa Kemal’in hayatının geçtiği yerlere yapılan yolculuklara, tanıklıklara ve belgelere dayanıyor. Anlatıya eşlik eden fotoğraflar ve zengin kaynakçasıyla Mustafa Kemal Atatürk benzersiz bir biyografi.
18. 4 Enişte 1 Cenaze (Duygu Yazıcıoğlu / Küsurat Yayınları)
“Ben Yartu Tanak, ailemle birlikte Dünya isimli gezegenin 41. Kuzey paraleli ve 28. Doğu meridyeninde yer alan İstanbul şehrinde doğdum. Dedem, annem, teyzelerim, eniştelerim ve aile dostlarımızın neredeyse tamamı ise benden seneler evvel, Asya kıtasının 40. Kuzey paraleli ve 37. Doğu meridyeninde varlığını sürdüren Ordu s¸ehrinde dünyaya gelmişlerdi. Bu paralel ve meridyenler, ülkemizde, kütüğümüzün neresi olduğu hayati önem taşıdığından, hayatımın akışında doğduğum yerden daha etkili olacaktı.”
Deadlinea yetişeceksin, müşteriden revize alacaksın, dur bunlar yetmez ne kadar yoğun olursan ol İnstegram’a havalı fotoğraf yükleyeceksin, heştegçokmugüzelizki, özel tasarım kahveler içeceksin, sakın şaşırma menümüzde Türk kahvesi yoktur. Türk dizisi izlemek yasak olmasa da ay çok banal, Netflix izleyeceksin, yüksek belli kot pantolon giyeceksin, ikinci el dükkânından aldığın rengarenk gömleği içine sokacaksın. Araya İngilizce kelimeler serpiştirdiğin cümlelerle müşterini etkileyeceksin, pek tabii zorlu processlerden geçeceksin. İşte sana Ajans İnsanı. Yirmi altı yaşındaki Yartu Tanak, tam da böyle bir Ajans İnsanı’ydı. Ama hayatın onun için hazırladığı birtakım sürprizler vardı. Eniştesigiller yoldaydı, onlara geliyordu. Hatta sanırım gelmişlerdi. Kapı çalıyordu.
Duygu Yazıcıoğlu’nun kaleminden 4 Enişte 1 Cenaze hayata, Ajans İnsanları’na ve eniştelere dair çıkarımlarıyla okurlarını kahkahaya boğacak…
19. Kafa Ütüleyicinin Laklakıyatı (Julio Cortázar / Kırmızı Kedi Yayınları)
Ey ahalisi dikenli yerküre sorarım sana tek boynuzlu at olmak suç mudur?