Özgen Aydos
Twitter: @ozgenaydos
Yazar Ahmet Ümit, hayattan kopuk metinler yazan bir yazar değil. Yaşayan kitapların sahibi olan Ümit, bu kez ülkenin kanayan yaralarından iki tanesine dokunuyor: Suriyeli mülteciler ve çocuk istismarı. Üstelik bu konulara öyle bir dokunuyor ki bir yanınız suçu işleyenlere öfkelenirken, diğer yanınız onları anlamaya çalışıyor. Kitabı okurken savaşmaya başlayan bu iki duygum birbirini yenemedi. Öfkem ise baştan sona baki kaldı.
Polisiye edebiyatın ünlü ismi Ahmet Ümit, fenomen başkomiser Nevzat ve biricik yardımcısı Ali’yi bu kez çocukları istismar edenleri öldüren bir katilin peşine takıyor. Adamın lakabı “Körebe.” Körebe elbet bir katil ama öte yandan kendi adaletini sağlamaya çalışıyor. Çünkü ne yazık ki bu konuda henüz ülkece adaleti sağlamış değiliz. İyi hal indirimi alan da oluyor, delil yetersizliğinden serbest bırakılıveren de. Süreç öyle yavaş işliyor ki, istismara uğrayan çocuk defalarca mahkemede başına gelenleri anlatmak zorunda kalabiliyor. Travma üzerine travma yaşayan bu çocukları mahkeme salonundan çıktıktan sonra pek merak eden de olmuyor. Ülke gündemini azıcık takip eden biriyseniz gözünüzde hemen bazı haberler canlandı, biliyorum. Ahmet Ümit, haberlerin suya yazı yazmak olduğunu bilen bir yazar, o nedenle bize kocaman bir külliyat bırakıyor Kırlangıç Çığlığı ile. Elimize aldığımız her an bu ülkede çocuklara tecavüz eden birilerinin var olduğu gerçeğiyle yüzleşeceğiz.
Mülteciler suçlanacak en son insanlar
Başkomiser Nevzat ve Ali elbette vicdanlı polisler, bir yandan Körebe’nin adaleti sağlamaya çalıştığının farkındalar, öte yandan bunun yanlış olduğunu biliyorlar. Suçluların cezalarını mahkemeler vermeli. Bu nedenle de Körebe yeni cinayetler işlemeden onu bulmaya çalışıyorlar.
Öte yandan Suriyeli mülteciler konusuna da parmak basıyor, Ümit. Tam yedi yıldır sınırımızın öte yanından süren savaştan kaçan Suriyelilerin çoğu yurdumuza sığındı. Çoğumuz farkında olmasa da onlar bizim komşularımız. Öyle devletten para alıyor, elektrik faturaları falan da ödeniyor değil üstelik. Onlar sadece yaşamaya çalışan insanlar. Kitapta ise mültecilerden faydalanmaya çalışan insanları da görüyoruz. Üstelik bunu korkunç bir şekilde yapıyorlar. Tam da bu noktada kitabın kapağındaki soruyu sormak gerekiyor: Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?
Hepimiz birbirimizin cehennemiyiz
Suçu dünyaya da atmıyor ama Ahmet Ümit, hepimizin birbirinin cehennemi olabileceğini söylüyor. Bir çocuğun cehennemi kendini istismar eden adamdan başka biri olabilir mi? İç savaştan kaçan insanların cehennemi, onların organlarını çalanlardan başka kim olabilir ki? Sahi siz de kendi küçük hayatınızda başkalarının ufak cehennemleri olmadığınızı söyleyebilir misiniz?
Hakkını vererek okumak
Ahmet Ümit bu konuları başka tür bir kitapla işleyemez miydi, illa polisiye mi yazması gerekiyordu? Hayır, muhakkak başka türlüsünü de yazabilirdi. Ama eğer öyle yazsaydı sanırım kitap 300.000 baskı ile çıkmazdı. Bunu yayınevi ve yazarı eleştirdiğim için değil, okuyucu eleştirdiğim için yazıyordum. İstismar ve Suriyelilerle ilgili yazılan kitaplara gösterilen ilgiden anlayabiliriz, bu konuların çok da umurumuzda olmadığını.
Bu kitap sadece bir cinayeti anlatmıyor. Kitaptaki her bir karakterin bu ülkeye dair söyledikleri cümleleri dikkatli okuyun. Dilerim bir gün birbirimizin cehennemi olmaktan vazgeçeriz.