Özgen Aydos
Twitter: @ozgenaydos
Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Yani sözlük anlamı bu. Benim ise linç denildiğinde Gezi Parkı eylemleri sırasında Eskişehir’de bir gece vakti tekmelenerek öldürülen 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz geliyor. O yüzden orada, burada, sosyal medyada “Ben linçe uğruyorum” diyen insanları umursamıyorum. Çünkü linç benim nazarımda Ali İsmail Korkmaz’ın “Vurmayın öldüm” diye bağırışıdır…
Ama tek linç bu değil elbette. Çünkü biz artık linçleri de televizyonlardan canlı canlı izleyebiliyoruz. Hatta kimisi futbol maçı izler gibi bağırıyor ekran başında “Bir daha bir daha” diye. Kendi deyimiyle “Terzi Yamağı” olan Barbaros Şansal’a uygulanan linç gibi.
Şansal, yılbaşı gecesi çektiği videonun ardından tepki toplamış, KKTC’de gözaltına alınarak İstanbul’a gönderilmişti. Henüz uçaktan inerken önüne birtakım sivil kişilerin geldiği Şansal, aralarında Türk Hava Yolları yer hizmetleri görevlilerinin de (TGS) olduğu bir grup tarafından küfürler eşliğinde dövüldü. Şansal, apronda da tekme tokat şiddete maruz kaldı…
Bu anlar haberlerde döndürülüp döndürülüp gösterildi. Ve ülke ikiye bölündü; Orada olup Şansal’a vurmak isteyenler ve orada olup “Durun yahu ne yapıyorsunuz” demek isteyenler… Aslında bu ülkenin de ikiye ayrılmışlığının simgesiydi…
Şansal’a yapılanlar orada kalmadı ama. Şansal, ‘halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama’ suçundan tutuklandı ve iki ay Silivri Cezaevi’nde kaldı. Ve “Makam Odası- Linç” kitabını da burada yazdı.
Aslında bu kitapta sadece Silivri’de yaşadıklarını anlatmış Şansal, geçmişe dönmüş, ülkenin ahvalini yazmış… Bir yandan gülerken bir yandan gerçekten de düşünüyorsunuz. Nereye gidiyoruz, nasıl gidiyoruz ve neler yaşayacağız.
Bu kitapta Barbaros Şansal kendisini sadece modacı olarak görenlere entelektüel birikimi ile tokat gibi cevap veriyor.