Her hafta olduğu gibi bu hafta da severek okuyacağınız kitaplar raflarda yerlerini aldı. Yayınevleri kitaplarını sizlere sunarken, bizlere de o kitapları keşfetmek düşüyor. İşte sizin için bu haftanın yenilerinden 20 kitap önerisi…
1. Küçük Adam Ne Oldu Sana? (Hans Fallada / Everest Yayınları)
20. yüzyıl Alman edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan Hans Fallada’yı dünya çapında üne kavuşturan, beyazperdeye uyarlanan 1932 tarihli Küçük Adam, Ne Oldu Sana?, sansürsüz haliyle okurla buluşuyor. Bir süre önce, Fallada’nın el yazmaları incelenerek, romanda aktarılan gerçekleri ve sert siyasi saptamaları bu kadar açık ve ayrıntılı biçimde yayınlamaya çekinen yayıncısı tarafından metne sansür uygulandığı tespit edilmişti. Fallada’nın “Nazi karşıtı faaliyet” suçlamasıyla bir süre hapsedilmesine de neden olan başyapıtı, 85 yıl sonra özgün haliyle ilk kez yayınlanıyor.
Roman, 2. Dünya Savaşı öncesinde, ekonominin çöküşüyle yoksulluğun arttığı ve Nazi rejiminin güç kazanmaya başladığı günlerde geçer. 1930’ların Almanya’sında hayata tutunmaya çalışan milyonlarca “küçük adam”dan biri olan Johannes Pinneberg, üç kişilik ailesine onuruyla bakabilmek için var gücüyle çalışmaktadır. Gün geçtikçe güçleşen yaşam koşulları, onları neredeyse açlık sınırına kadar götürür. Pinneberg, hayat mücadelesinde her gün umudunu biraz daha yitirecektir. Nazizmin ayak seslerinin yaklaştığı bu ortamda, içinde duyduğu büyük öf ke, çaresizlik ve haksızlıklara karşı sesini yükseltemeyen bütün toplumların ortak duygusu olarak tarihe geçecektir.
2. Tek Tekme (Chelsea Cain / April Yayınları)
Kick Lannigan’la tanışın.
21 yaşında.
Her türlü kilidi açar.
Sizi bir ceketle öldürmenin beş ayrı yolunu bilir.
Gerektiğinde kaçar, gerektiğinde bulur.
Kick Lannigan’la tanışın.
Ona aşık olacaksınız.
Karanlık geçmişi onu yenilmez yaptı.
Keskin nişancı, bomba yapım ustası, ölüm makinesi.
Kick yaşıtlarından çok farklı.
Ne de olsa 6 yaşında kaçırıldı ve yıllar sonra bulunduğunda çok değişmişti..
Şimdi iki çocuk kayıp. Kick, onların izini sürüyor. Bu yolculukta kendi geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalacak. Karanlıktaki sırlar tek tek ifşa olacak.
Kitapları otuz dile çevrilen, New York Times çok satan listelerinin değişmez ismi Chelsea Cain’den nefes kesici bir macera, gerilimi ve enerjisi yüksek bir roman, popüler edebiyata bir tekme: Tek Tekme.
3. Tanrısız Din (Ronald Dworkin / Olvido Kitap)
2013 yılında kaybettiğimiz ünlü hukuk bilgini ve felsefecisi Ronald Dworkin’in son kitabı Tanrısız Din “modern hukukun en can sıkıcı sorusu”na yanıt arıyor: Din nedir ve dinin içinde Tanrı’nın yeri neresidir?
Bu soruları teolojik açıdan değil, daha çok modern hukuk üzerinden inceleyen Dworkin, geleneksel Tanrılı din olgusu karşısında Spinoza’dan beri tartışılan ve modern dünyada yeni hukuki meseleler çıkaran “Tanrısız din” kavramını hukuk, felsefe ve fizik bilimi açısından tartışmakla kalmayıp, dine dair bu iki temel anlayış hakkında çarpıcı tespitlerde bulunuyor.
Kitabına “Bu kitabın teması dinin Tanrı’dan daha derin olduğudur,” gibi kışkırtıcı ve iddialı bir cümle ile başlayan Dworkin, yaptığı felsefi ve hukuki tespitlerle din-hukuk ilişkisi ve sorunları üzerine demokrasiyi ve her tür özgürlüğü koruyarak nasıl çözümler getirilebileceğini de ele alıyor.
Ronald Dworkin’in bu önemli eserini İsmet Birkan İngilizce aslından çevirdi.
4. Benimle Mitoz Bölünür Müsün? (İsmail Pişer / Cinius Yayınları)
Giderek birbirimize benziyoruz. O kadar aynılaştık ki her yerde kendimi görmekten sıkıldım artık. Sporun üç büyüklerden, sanatın Hollywood’dan, internetin komik video ve capslardan ibaret olduğu toplumumuzdan sıkıldım. Tanıştığım her kişiyle gelişeceğimi zannederken, sadece mitoz bölündüğümü idrak etmekten sıkıldım. Ağzımıza yapıştırılmış sözcükleri koro halinde tekrarlamamızdan sıkıldım.
Karamsar olduğum için özür dilerim, fakat elbette size hitaben yazmıyorum bunları. Neticede sizler Kanada Hokey Ligi’yle ilgilenen, ebru sanatından hoşlanan, squash oynayan, İtalyan edebiyatı okuyan, mektup pulu biriktiren ya da internetteki sıra dışı sitelerden faydalanan şahsına münhasır insanlarsınız. Bu kitabı başkalarına yazdım, mitoz bölündüğümüz kardeşlerime…
5. Tavuk (Serdar Çekinmez / Yitik Ülke Yayınları)
“Hatice” ve “Tayyare” adlı sevilen romanların yazarı Serdar Çekinmez’den muhteşem bir kara mizah örneği daha: “Tavuk”
İkinci Dünya Savaşı, 1942. Stalingrad’da Ruslar Almanlara karşı direniyor. Cephedekiler için en büyük sorun anakaradan bu kadar uzaktaki milyonlarca askerin, nasıl karnını doyuracağıdır. Bu büyük problemin çözümü, on beş günde kesime hazır hale gelen bir tavuk ırkının keşfedilmesiyle sağlanmıştır.
Tanzanya’dan yola çıkan üç tavuk örneği, çoğaltılmak üzere Berlin’e ulaştırılmalıdır. Üçüncü ve son örneği ulaştırma görevi Fransız direnişçilerine verilmişir. Ne var ki, Marsilya limanında direnişçilerin yerine, talihin bir cilvesi olarak Türk denizci Fikret, kendini bu misyonu üstlenmiş bulur. Bütün gizli servisler bu son tavuğun peşindeyken, Fikret gibi bir antimilitarist, bu görevi başarıyla tamamlayabilecek midir?
Fikret’in ve tavuğun başından geçenleri okurken, kendinizi, 1942 Fransası’nda, Fransız direnişçileriyle, mücadele dolu bir yolculuğa çıkmış bulacaksınız.
6. Sepya (İlkay Yıldız / Yitik Ülke Yayınları)
Her ailenin mutlaka bir zengini, bir delisi, bir dindarı, bir tövbe etmişi, bir para batıranı, bir akıl vereni, bir alkoliği, bir anarşisti, bir çok bilmişi, bir dert babası, bir sonradan görmüşü, bir okuyanı, bir sır tutanı ve bir baş belası vardır.
Genellikle üniversite okuyanı anarşist, liseyi bitiremeyeni baş belası, erken evlenmişi alkolik, alkole tövbe edeni hacı, akraba evliliği yapanı zengin olur.
Kalabalık bir aile, ada sahillerinde bekleyen bir vapur kaptanı, kalbi kırık bir mektup, yaşı geçkin bir çapkın, zorla emekli edilen bir emektar, taşranın tükettiği hayaller…
Sahaflardan toplanan 16 fotoğrafın kurmaca hikâyelerinden oluşan Sepya, sahipsiz fotoğrafların hikâyelerini geri verme denemesi.
7. İnsan Ne İle Yaşar? (Lev Tolstoy / İthaki Yayınları)
Lev Tolstoy, Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş gibi edebiyat tarihini derinden etkileyen romanlarının yanı sıra çok da üretken bir öykü yazarı. Geç dönem eserlerinden biri olan “İnsan Ne ile Yaşar?” da yazarın en önemli öykülerinden biri. Düşmüş bir meleğin insanlar arasına karışıp insanlara ve insanlığa dair üç sorunun cevabını aradığı bu küçük şaheser, James Joyce’un da dediği gibi “Edebiyat tarihinin en önemli öykülerinden biri.”
Bu derlemede “İnsan Ne ile Yaşar?”ın yanı sıra Tolstoy’un farklı dönemlerinden dört öykü daha kendine yer buluyor.
8. Bir Köpeğin Hikayesi (Mark Twain / Alakarga Yayınları)
“Uzak dur kahrolası hayvan!” diye bağırdı. Kendimi korumak için sıçradım ama oldukça öfkeliydi, hızla kovalamaya başladı, bastonuyla vuruyordu, oradan oraya kaçarak kurtulmaya çalıştım ve sonunda sol ön bacağıma beni çığlık çığlığa bırakan şiddetli bir darbe geldi. Kısa bir süre savunmasız kalmıştım, baston yeniden kalktı ama inemedi çünkü bakıcı çılgın gibi, “Çocuk odası yanıyor!” diye haykırıyordu. Sahip hızla o tarafa koşunca, öteki kemiklerim kurtulmuş oldu.
Bir Köpeğin Hikâyesi’nde, toplumdaki insanlar ve hayvanlar tarafından oynanan rolleri yeniden düşünecek, bir köpeğin zihnine girecek ve madalyonun diğer tarafındaki yaşamı gözlemleyip hissedeceksiniz. Bazen inançları ile mecbur kaldıkları arasında sıkışanların seçimlerine tanıklık edecek ya da bir filin peşinden yollara düşeceksiniz. Mark Twain’in öykülerinden, keyifle okuyacağınız bir seçki.
9. Nora’ya Mektuplar (James Joyce / Alakarga Yayınları)
Merak ediyorum, bende bir delilik var mı diye.
Yoksa aşk delilik mi? Bir an seni bir bakire ya da Madonna gibi görüyorum, sonra utanmaz, küstah, yarı çıplak ve açık saçık görüyorum! Ya sen beni nasıl düşünüyorsun? Benden iğreniyor musun?
James Joyce, önce sevgilisi sonra karısı olan Nora Barnacle ile 1904 yılından 1924 yılına kadar aralıklarla mektuplaşır. İlk kez 1950’de ortaya çıkan mektuplar, 1957’den beri Cornell Üniversitesi’nin koleksiyonundadır. Kayıp olduğu bilinen ve bir kitabın yaprakları arasında bulunmasının ardından, 2004 yılında bir müzayedede -geçen yüzyılın bir mektup için en yüksek fiyatı olan- 240.800 İngiliz Sterlinine alıcı bulan mektubunu da okuyabileceğiniz
Nora’ya Mektuplar, Joyce’un, aşk evlilik, toplumun değer yargıları, kilise, yazdıkları ve yazacakları, bir yazar olarak hayalleri, kızgınlıkları hakkında pek çok düşüncesini, duygusunu açığa vuruyor.
10. Vahşetin Çağrısı (Jack London / Alakarga Yayınları)
Buck, ileri atılmak için kendini toparlarken, tüyleri dikilmiş, ağzı köpürmüş haliyle ve delice bir parıltıyla bakan kan çanağı gözleriyle, gerçekten de kızıl gözlü bir şeytandı şimdi. İki günün ve gecenin içinde birikip taşan hırsıyla, altmış beş kiloluk gazabını doğruca adamın üzerine fırlattı.
Yaşadığı konforlu hayattan, çalınarak uzaklaştırılan ve kızak çekmeye zorlanan Buck’un karakteri, direndiği doğal yaşama ayak uydururken kademeli olarak değişir. Zaman içinde sopanın kanununu, intikamın tadını, koşulsuz sevgiyi öğrenirken sonunda karşı koyamayacağı çağrılara kulak verir. Betimlemenin en güzel örneklerinden biri olan Vahşetin Çağrısı, yeni çevirisi ile Alakarga’da.
11. Tanıdık Bir Yüz (Münir Göle / Alakarga Yayınları)
Biliyorum, hepiniz yüzümü tanıyorsunuz. Defalarca karşınıza çıktım. Beni görünce içinizdeki teslimiyet, boyun eğme, kabullenme, karşı çıkmama,
baş kaldırmama duyuları harekete geçiyor. Hem yüz hatlarım sizi ürkütüyor, hem sesimin tonu, hem heybetli cüssem. Kimi zaman sokakta bana rastladığınızda, çehrenizdeki hafif çekingen, hafif kaygılı ifadeyi görmekte zorlanmıyorum. Bir otorite figürüyüm ne de olsa. Üstelik beni tanıyorsunuz, adımı çıkartamıyorsunuz, tam olarak ne iş yaptığımı kestiremiyorsunuz, ama beni göz ısırmasından öte bir kimliğe büründürmekten kaçamıyorsunuz. İşte ben o tanıdık, ama üzerine bir türlü bir ad yapıştırılamayan adamım.
Küçücük rollerle kolektif belleğe iyice kazınmış bir erkek ve görüntüsünün ardındaki gerçek hayatı. Tanıdık Bir Yüz, hayatın yanlış anlamaları, görünümler, yansılar ve gizler hakkında katmanlı bir roman.
12. Baba Sağolsun Frankenstein 200 Yaşında (Irmak Ertuna Howison / Doğan Kitap)
Avrupa’da bir canavar dolaşıyor!
Özgür Çiçek ve Irmak Ertuna Howison, Mary Shelley’nin kült eseri Frankenstein’ın yayımlanışının 200. yıldönümünde Kutsal Kitaplardan Romantiklere, yaratıcılığın tekinsiz diyarlarında canavarın elinden sevgiyle tutarak dolaşıyorlar.
Dr. Frankenstein’ın ceset parçalarından yarattığı, sonra da derin bir tiksintiyle yüzüstü bıraktığı öksüz canavar, insanın kıyısında durup sevilmeyi bekledi. Bir insan eli uzansaydı ona, hiç kötülük yapmayacak, sıcak, mutlu çatıların altına sığınacaktı. Yalvardı babasına, kendisine bir eş, onu sevebilecek bir ucube yaratması için. Dünya denilen cehenneme sürgün; sevgisiz, kimsesiz, gittiği her yere dehşet yayan uğursuz bir canavar olarak işlediği cinayetlerde acı dolu bir çığlığın izi vardı: “Baba beni neden terk ettin?”
13. Babil’in Kadınları – Mezopotamya’da Toplumsal Cinsiyet ve Temsil (Zainab Bahrani / Kolektif Kitap)
Babil’in Kadınları Antik Mezopotamya’daki hâkim kadınlık mefhumunu inceleyen hem tarihsel hem de sanat tarihsel bir çalışmadır ve bu topluma özgü, Batılı kurucu söylem tarafından inşa edilmiş kadınlık kavramına eleştirel bir yaklaşım getirmektedir.
Zainab Bahrani bu kültürün cinselliği ve toplumsal cinsiyet rollerini temsil üzerinden nasıl düşündüğünü çözümlerken, benzer birçok çalışmanın bağımlı olduğu eril iktidar/dişi tabiiyet gibi basit ikilikleri de sorunsallaştırıyor. Bu sayede, mevcut tanımların kadınların yaşanmış deneyimleriyle aslında örtüşmediğini, kadını eril öznelliğin nesnesi olarak konumlandırdığını göstermiş oluyor.
“Babil’in Kadınları toplumsal cinsiyet, göstergebilim, yapıbozum, psikanaliz ve tarihsel eleştiri bağlamındaki çağdaş eleştirel teorilerde zemin bulan kadınlık temsilleri hakkındaki bir çalışmadır ve bu alanlar, bir bütün olarak, sadece bu geçmiş kültürün araştırılmasını beslemekle kalmayıp aynı zamanda kendi payımıza geçmişi nasıl adlandırdığımızla yüzleşen metodolojik bir ağ oluşturur.”
14. Yeni Kentsel Kriz (Richard Florida / Doğan Kitap)
Soylulaştırma, eşitsizlik ve seçkinler şehri ile gelen yeni kentsel kriz
Genç, eğitimli ve zengin kitlenin son yıllarda şehirlere dönmeye başlamasıyla, banliyölere kaçış hareketi tersine döndü ve şehir merkezleri yine önem kazandı. Ama bu da bazı sıkıntıları beraberinde getirdi: Soylulaştırma, gelir eşitsizliği ve ayrımcılık gibi. “Kazanan hepsini alır” mantığının hâkim olduğu şehirler güçlendikçe diğerleri zayıflamaya devam ediyor.
2002’deki Yaratıcı Sınıf Adres Değiştiriyor adlı kitabıyla büyük ses getiren Richard Florida geçen 15 yıl içinde kentlerin yaşadığı beklenmedik savrulmaları değerlendiriyor. Hem kendi yazdıklarını eleştiriyor hem de daha iyi bir şehircilik ve daha iyi bir gelecek için yaşadığımız krizi aşmanın yollarını öneriyor.
15. Birbirimiz İçin Yaşayacağız – Mektuplar (Andrey Platonov / Metis Yayınları)
“Edebiyat elbette insanları gözlemlemenin sonucunda ortaya çıkar,” diyor Platonov. “Onları gözlemlemek için de mektuplarından daha iyi bir yer olabilir mi?”
Nitekim Platonov’un 1920-1950 yılları arasında kaleme aldığı mektuplardan oluşan bu derleme, Rus edebiyatının en özgün yazarlarından birinin yaşamını tıpkı bir anahtar deliğinden bakar gibi gözlemleme, onun duygu ve düşüncelerine tanık olma imkânı veriyor bize. Neler yok ki bu mektuplarda: Eşine duyduğu tutkulu aşk ve çalışmak için başka şehirlere gitmek zorunda kaldığında içini kemiren kıskançlık. Bazı eserlerinin komünizm karşıtı gibi algılanması sonucunda edebiyat dünyasından dışlanması; bu yüzden hayatı boyunca sürekli maddi sıkıntılarla boğuşması. İşçi sınıfını kendi “vatanı” saydığı halde onun düşmanı olarak yaftalanmanın yüreğinde açtığı derin yara. “Sakıncalı” bir yazar olmaktan kurtulup saygı görmek ve kendini çok sevdiği edebiyat uğraşına adayabilmek için verdiği mücadelede sürekli duvara toslaması. Çok sevdiği oğlu daha on beş yaşındayken tutuklanıp hapse atıldığında ve hapisten çıktıktan birkaç yıl sonra tüberkülozdan öldüğünde kapıldığı derin keder. Tüm bunlara rağmen yaşamaya, çabalamaya, sevmeye, ummaya devam etmesi.
Mektupların her biri yapbozun bir parçasını oluşturuyor: Bir eş, bir baba, yazar, arkadaş, yoldaş, yurttaş olarak, kısacası insan olarak Andrey Platonov’u daha iyi tanıyoruz onlar sayesinde.
16. Kaplumbağa Kabuğunda Dünya (John Green / Pegasus Yayınları)
Nadir olan, sizinle aynı dünyayı gören birini bulmaktır.
On altı yaşındaki Aza, kaçak milyarder Russell Pickett’ın peşine düşmeye hiç de niyetli değildi aslında. Düşüncelerini ve dünyasını ele geçiren korkularıyla uğraşmak yeterince zordu zaten. Ancak bulana yüz bin dolar ödül vereceklerdi ve En İyi ve Korkusuz Arkadaşı Daisy paraya göz koymuştu bir kere. Böylece birlikte evlerinin yakın, dünyalarının uzak olduğu Pickett’ın oğlu Davis’in yanına gittiler.
Aza çabalıyordu. İyi bir evlat, iyi bir arkadaş, iyi bir öğrenci, hatta iyi bir dedektif olmaya çabalarken bir yandan da daraldıkça daralan düşünce sarmalının içinde sıkışıyordu…
Yeni kitabı uzun zamandır dört gözle beklenen John Green sevgi, direnç ve ömür boyu sürecek arkadaşlıkları konu aldığı bu romanında Aza’nın hikâyesini sarsıcı ve gözü kara bir açıklıkla paylaşıyor.
17. İçimdeki Kişi (Sam Shepard / Everest Yayınları)
Modern Amerikan edebiyatının en önemli isimlerinden, oyun yazarı, öykücü, oyuncu, yönetmen Sam Shepard, İçimdeki Kişi’de, babasının öldüğü yaştaki bir adamın geçmiş ve şimdiki zaman arasındaki yolculuğuna odaklanıyor. Hafızası onu giderek ele geçirirken, hayatına giren kadınlara, aktörlük yaptığı zamanlara, babasına ve çocukluk keşif lerine dair anıları hayaller, rüyalar, fanteziler ve halüsinasyonlarla iç içe geçiyor.
Pulitzer ödülünü ve Wim Wenders’in Paris, Texas filminin senaryosuyla 1984 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi kazanan Sam Shepard’ın 2017’deki ölümünden kısa bir süre önce yazdığı ilk romanı İçimdeki Kişi, insan olmanın kaçınılmaz istikrarsızlığı hakkında bir bilinç akışı.
18. Sondan Başa (Burak Tamdoğan / İthaki Yayınları)
“Eve girme yasağı koysak koruyabilir miyiz çocukları kırılmaktan? Çünkü bir çocuk eve girince büyür, katlayıp kaldırır kendini hayallerinden. Her gece havai fişek patlatmanız martıları şaşırtıyor biliyor musunuz? Parlak ışıklı eğlencenize nasıl öleceklerini dahi bilemiyorlar. Katırlar da dahil aslında kimse bilmiyor usulünce ölmeyi. Dört yaşındaki çocuktan, yetmiş yaşındaki dedeye kimse bilmiyor. Öyle kapılarının önünde uzanıp, biraz fazla abartılı ölüyorlar.”
Burak Tamdoğan’dan alıştığımız şiir formunu reddeden, kalemi eksiltip sözü çoğaltan bir kitap; Sondan Başa…
19. Denemeler (David Hume / Pinhan Yayıncılık)
Aydınlanma felsefesinin kurucu figürleri arasında bulunan David Hume sadece metafizik alanında değil aynı zamanda edebi, kültürel, tarihsel, estetik ve hatta demografik konularda da yenilikçi bir otorite olduğunu bu denemelerle ortaya koyuyor. Hume’un farklı alanlar üzerine ürettiği yazılardan derlenen bu eser bir yandan filozofun zorlu felsefesini kavramak için ipuçları sunarken diğer yandan yaşadığı çağın anlaşılması için bir ufuk kazandırıyor.
20. Ya Adanmış Siyaset Ya Toplumsal Felaket (Ayhan Bilgen / Vivo Yayınevi)
“Doğal afet gibi gösterilmek istenenin bile, aslında siyasal çürümeye sessiz kalmaktan kaynaklı bir toplumsal felaket alarmı olduğunu görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla sorun toplumsallaştığında, çözümün de toplumsal silkelenmeye bağlı olarak gelişmesi kaçınılmazdır. Toplumun kendi varoluş ya da yok oluş mücadelesini tetikleyebilecek muharrik güç yani harekete geçirici irade siyaset ise siyasete yönelik umudu ve güveni yeniden diriltecek bir muhalefet tarzının sergilenmesi gerekiyor. Bu, kendine çalışan bir siyasetçi profili ile değil ancak ve ancak adanmış bir siyaset etiği ile mümkündür. Fedakârlık yapmasını istediğiniz toplumun önce o fedakârlığı sizde görmesi gerekir.”
Ne zamandır böyle doyurucu liste görmemiştim. Çok teşekkür ederim. Emeğinize sağlık.