Kadın hikayelerini çok merak ediyorum. Aynı coğrafyada yaşadığım tüm kadınların hikayelerini bilmek istiyorum. Elbette buna ömrüm yetmez ama yettiğinde kıyısından, köşesinden, ucundan yakalamak, dinlemek, okumak istiyorum. Şimdi böylesine çorak, yalnız, bencil olduğuna bakmayın toprakların bir zamanlar kadim halkların dostluğunun kök saldığı bir vahaydı. Zamanla, eksile eksile bu hale geldik.
“Gülsün, Agavni, Zilha” 1950’lerde Sarmaşık Sokak’ta yaşayan kadınlardan üçü. Hepsinin hikayesi, acısı, aşkı, sevdası ayrı. Ama aynı gökyüzünün altını paylaşıyorlar, dostlukla. Birbirlerinin yaralarını sarıyorlar, bir kedinin yarasını yalaması gibi. Kolları kopsa koltuk altlarının altında alıp öyle yürüyorlar. Herkesin acısı kendine elbet ama acı paylaşıldıkça azalır düsturundan yola çıkıp birbirlerine üçüncü birer omuz oluyorlar.
Tomris Alpay, Sarmaşık Sokak’ta oturan kadınların hikayelerini yazarken hızlıca bir tarih turu da yaptırıyor. Korkmayın, sıkıcı bir anlatımla değil. Tarihin canımızı en çok acıtacak yerlerinden birer kesit sunuyor.
Kiliselerin yakıldığı, gayrimüslimlerin evlerinin ve dükkanlarının yağmalandığı o gece Gülizar, Eleni’nin elinden tutup kendi evine götürmeseydi ne olurdu kim bilir? “Aneyne” gelin gittiği Yanya’da Rumların zulmüne uğramasaydı söyler miydi, “Giydiğin küçük yelek, onu sana ben diktim, kırgınlıkla ve sıkıntılarla, içine de astar koydum, onu giydiğinde beni hatırlar” diye? Feride’nin tüm umutlarını bağladığı Mustafa gitmeseydi Kore Savaşı’na, hiç olmasaydı Kore Savaşı, Mustafa’sı ruhunu orada bırakıp dönmeseydi ülkesine bambaşka olabilir miydi hayat? Ya Nurhayat, ah o güzel Nurhayat daha fazlasını beklemeseydi, ihtişamlı evler, pahalı eşyalar çekmeseydi nefsi bugün olur muydu aramızda?
Tüm bunlara rağmen yine de insanın dimağında hoş bir seda bırakıyor “Gülsün, Agavni, Zilha.”
O sokakta yaşamışsınız, o komşulukları kurmuşsunuz, o kahveler içilirken oradaymış, kurabiyelerin kokusu ta buraya gelmiş gibi. Geçmişimizi, anılarımızı, bir zamanlar “beraber oluşumuzu” unutmayalım. Unuttuğumuz vakit böyle kitaplar okuyalım, hatırlayalım. Bir zamanlar iyiydik, bir zamanlar güzeldik…