Pegasus Yayınları, aralık ayının başlamasıyla birlikte çok sayıda kitabı okurlarla buluşturmaya hazırlanıyor.
Çeviri kitapları okurlarla buluşturan ve ciddi bir okur kitlesine sahip olan Pegasus Yayınları, aralık ayında raflarda alacak kitaplarında özellikle fantastik ve gerilim romanlarına ağırlık verecek.
İşte Pegasus Yayınları’nda aralık ayında okurlarla buluşacak kitaplar:
13. Gerçeklik – 1. Kitap: Gizemli Mektuplar Güncesi (James Dashner)
Bilmeceli mektuplar gizemli bir gerçekliğin kapılarını aralıyor…
Ya önemli sonuçlar doğuracak her kararınız yeni bir alternatif gerçeklik yaratıyorsa? Ya bu gerçeklikler tehlikedeyse ve onları kurtarmak size düştüyse?
On üç yaşındaki Atticus Higginbottom, kısaca Tick, posta kutusunda tuhaf bir mektup belirene kadar sıradan bir hayat süren, sıradan bir çocuktur. Alaska’dan yollanan, “E. G.” imzalı bu mektupta gerçekliği yok edebilecek tehlikeli, belki de ölümcül olayların gerçekleşmeye başladığı yazmaktadır. E. G. Tick’e belirli bir zamanda, belirli bir yerde söyleyeceği, belirli kelimeleri bulması için on iki ipucu göndereceğini iletir.
Tick, kendisine yollanan ipuçlarını takip edecek cesareti bulabilecek ve zaman tükenmeden bilmeceyi çözebilecek mi?
Serinin ilk kitabı macera, eğlence ve şifrelerle dolu. Tehlike kapıda. Tick ve arkadaşlarına gerçeklikler arası yolculuklarında eşlik etmeye hazır mısın?
“Heyecan yaratacağı kesin.” —Brandon Mull, Ötedünya Serisi’nin The New York Times çoksatan yazarı
“Merak uyandıran bir ilk kitap. Heyecan son sayfaya kadar hız kesmeden devam ediyor.” —School Library Journal
50 Felsefe Klasiği (Tom Butler-Bowdon)
Düşünmek, varolmak, eylemde bulunmak, görmek…
Aristoteles’ten Wittgenstein’a 50 FELSEFE KLASİĞİ, “disiplinlerin ustası”nın harika bir eseridir. Bu kitabın amacı aydınlatmak, açıklamak, insan varoluşunun özünde bulunan bazı temel soruları ortaya koymak ve onlara cevap vermektir. İçinde ünlü metinler hakkında analizler, filozofların biyografileri, kitaplarının özetleri ve bu kitaplardan alıntılar yer almaktadır. Kapsamlı “özetler” ve filozofların sistemlerini en iyi ifade eden alıntılar, tarihin akışını değiştiren ve bugün bile aklımızı kurcalayan görüşlere dair mükemmel bir bakış açısı sunmaktadır.
Hayatın anlamını ve insanın evrendeki konumunu KEŞFEDİN:
Hannah Arendt • Henri Bergson • Ralph Waldo Emerson • G. W. F. Hegel • Martin Heidegger • Gottfried Leibniz • Søren Kierkegaard • Blaise Pascal • Bertrand Russell
• Jean-Paul Sartre • Arthur Schopenhauer • Baruch Spinoza
Büyük ahlak ve siyaset filozoflarının öğretileri doğrultusunda davranın ve YAŞAYIN:
Jeremy Bentham • Cicero • Konfüçyüs • Epikür • Immanuel Kant • Machiavelli • John Stuart Mill • Iris Murdoch • Nietzsche • John Rawls • Jean-Jacques Rousseau
Hakikati algılayın ve daha akıllıca DÜŞÜNÜN:
Aristoteles • Jean Baudrillard • Simon de Beauvoir • Descartes • Michel Foucault
• Herakleitos • David Hume • William James • Thomas Kuhn • John Locke • Marshall McLuhan • Platon • Karl Popper • Ludwig Wittgenstein
Önde gelen çağdaş düşünürlerin ufuk açıcı eserleriyle içgörüler KAZANIN:
Julian Baggini • Noam Chomsky • Harry Frankfurt • Sam Harris • Daniel Kahneman
• Saul Kripke • Michael Sandel • Peter Singer • Nassim Nicholas Taleb • Slavoj Žižek
“Bu kitap, Antik Çağ’dan günümüze kadar olan elli önemli filozofun görüşlerini olağanüstü bir derinlikle fakat kısa, basit bir şekilde açıklıyor ve tartışıyor. Felsefe kapsamında karmaşık ve önemli meseleler herkes için anlaşılır halde ele alınmış. Oldukça keyif veren ve öğretici bir kitap.” —Prof. Dr. C. L. Ten
“50 Felsefe Klasiği inanılmaz ölçüde geniş bir kapsamı olan ve olabilecek en açık şekilde yapılmış bir inceleme. Kitapta doğru bilgi, kavraması kolay bağlam analizi ve düşünürlerin biyografileri arasında tam bir denge kurulmuş.” —Dr. Phil Oliver
2000 yıldan daha uzun bir süredir felsefe, insan olmayı deneyimlemede ve gerçekliğin hakiki doğasını anlamada en etkili kılavuzumuz olmuştur.
Antik Çağ filozofları Aristoteles, Platon, Epikür, Konfüçyüs, Cicero, Herakleitos’tan 17. yüzyıl rasyonalistleri Descartes, Leibniz, Spinoza’ya ve 20. yüzyılın önde gelen isimlerinden Jean-Paul Sartre, Jean Baudrillard ve Simone de Beauvoir’dan çağdaş düşünürler Michael Sandel, Peter Singer ve Slavoj Žižek’e uzanan bir listeyi içeren 50 Felsefe Klasiği’nde, disiplinlere yön veren ve gerçek dünya üzerinde de önemli etkileri olan kilit eserler yer alır. Bu kitabın size katacakları:
• Aristoteles ve Kant’tan mutlu olmanın formülleri
• Epikür ve Iris Murdoch’tan iyi bir yaşamın sırları
• Chomsky ve Machiavelli’den iktidarın gücü
• Hume ve Leibniz’e göre özgür irade ve benlik neden bir illüzyondur
• Foucault ve Kuhn’un ortaya koyduğu gibi bilim nasıl bir kültürel yaratımdır
• Wittgenstein ve Kripke’nin işaret ettiği dilin sınırları
• Platon ve Rawls’un tasarladığı gibi adil bir toplum nasıl olur
• Hegel ve Heidegger’den hayatın anlamı ve insanın çabası
Felsefe artık üniversite duvarlarıyla sınırlandırılmamalıdır. 50 Felsefe Klasiği de açık fikirli olmamız ve düşünebilmeyi öğrenmemiz için felsefenin ne kadar güçlü bir araç olacağını her kesimden okura göstermeyi amaçlar. Düşünmek, varolmak, eylemde bulunmak, görmek gibi büyük sorular karşısında ister büyülenmiş ister gözünüz korkmuş olsun elinizdeki bu kitap insanlığın en olağanüstü dimağlarının düşünce dünyalarına ve onların iz bırakmış eserlerine mükemmel bir giriş niteliğindedir.
Atlantis Vebası – Kökenin Gizemi 2 (A.G. Riddle)
70.000 yıl önce yaratılan bir salgın hastalık insanlığı kökünden değiştirecek…
Dr. Kate Warner, İspanya’da korkunç bir gerçekliğin farkına varır. Daha önce görülmemiş boyutta bir salgınla insanların soyu tükenmek üzeredir. Atlantis Vebası’nda neredeyse bir milyar insan ölmüştür ve ölmeyenlerse genetik değişime uğramaktadır. Bir kısmı hızla evrim geçirirken geri kalanlar giderek kötüleşmektedir.
Dünya kaosa teslim olurken, sanayileşmiş ülkeler mucizevi ilaç Orkide’yi topluca üretip tüm dünyadaki mülteci kamplarına dağıtırlar. Ancak Orkide vebanın semptomlarını geçirse de hastalığı tedavi etmez.
Immari ise hayatta kalan ve genetik açıdan üstün insanlardan oluşan yeni bir türün dünyaya hâkim olduğu bir düzen hayal etmektedir.
Tüm dünya nüfusu tehlikedeyken Orkide İttifakı ve Immari savaşa tutuşur. Artık insanlığın son umudu bir tedavi bulmaktır ve Atlantis Vebası’nın arkasındaki sırları çözebilecek tek kişi Kate’tir. Cevap, insanlık tarihindeki önemli olayları, insan genomunun gizemli bir şekilde değiştiği hadiseleri anlamakta yatmaktadır.
Kate’in yolculuğu onu Avrupa’nın boş arazilerinden Kuzey Afrika’ya kadar götürür fakat kısa süre içinde insan evriminin göründüğü gibi olmadığını keşfeder ve salgına çare bulabilmek için aklına asla gelmeyecek bir fedakârlıkta bulunması gerekecektir.
Yok oluş kapıda.
“Öykü kaldığı yerden tüm hızıyla devam ediyor. Son sayfasına kadar elinizden bırakamayacaksınız.” —Seeleyjames.com
Bana Sadece Anılarımızı Bıraktın (Adam Silvera)
Aşk, ayrılık ve yasın acısı dinebilir mi?
Ayrıldığı ilk aşkı Theo boğularak ölünce Griffin’in dünyası başına yıkılır. Theo üniversite okumak için Kaliforniya’ya taşındığında Jackson’la görüşmeye başlamasına rağmen Griffin doğru zaman geldiğinde onun kendisine döneceğinden şüphe etmemiştir. Ancak tek aşkının beklenmedik ölümünden sonra o da Jackson’ın arkadaşlığına sığınır. Griffin her ne kadar dertlerini onunla paylaşsa da içindeki fırtına bir türlü dinmez. Takıntıları ve yıkıcı seçimlerinde kendini kaybeder ve sakladığı sırlar onu paramparça eder.
Geleceğini şekillendirebilmesinin tek yolu, geçmişiyle ve hayat yapbozunun kalp kırıcı her bir parçasıyla yüzleşmektir.
Aşk, yas, psikolojik rahatsızlıklar ve geçmişe takılıp kalmanın doğurduğu sonuçlar üzerine etkileyici bir eser.
“Tatlılıkla yıkan, sevgi dolu bir şekilde dürüst ve kalp kıracak kadar insana dair. Yalnızca Adam Silvera bu hikâyeyi yazabilirdi.” —Becky Albertalli, Simon Homo Sapiens’e Karşı kitabının yazarı
“Aşkın ve acının detaylarını çok gerçekçi bir şekilde işleyen, dikkat çekici bir öykü.” —The Washington Post
“Silvera başkahramanın çektiği acı ve kafa karışıklığı ustalıkla aktarıyor. Griffin’in hayatına devam edebilmesi için üstesinden gelmesi gereken birçok problem var ama gerçek aşkın varlığından güç alarak her engeli aşmayı başarıyor.” —Publishers Weekly
“Hayatın içinden karakterleri, güçlü anlatımı ve karmaşık gençlik sorunlarının kendine özgü aktarımıyla mutlaka okunması gereken bir eser.” —School Library Journal
“Silvera bu çok katmanlı öyküde güçlü bir duygusal etki yaratmayı başarmış. Kitabın sohbet havasında fakat incelikli bir şekilde aktarılan öyküsü yazarın dili kullanmadaki ustalığını ve duyguları akıcı bir şekilde dile getirmedeki yeteneğini gözler önüne seriyor.” —Kirkus Reviews
“Silvera’nın muhteşem romanı yalanlar, dürüstlük, aşk ve kayıp, geçmiş ve gelecek üzerine merak uyandırıcı sorularla dolu.” —Booklist
“Silvera ilk aşkın acısını okuru kendine bağlayan bir duygusallıkla ele almış.” —Entertainment Weekly
“Silvera gündelik dili şiirsel bir şekilde kullanarak romantizm ve hüznün nasıl bir arada yaşandığını gözler önüne seriyor.” —The Horn Book Magazine
“Acıyla baş etmeye çalışan bir gencin kendini daha yakından tanımasını anlatan bir öykü. Acı verici bir olgunlaşma okurlara daha iyi aktarılamazdı.” —Shelf Awareness
Batman: Gecegezen (Marie Lu)
Batman olmadan önce Bruce Wayne’di. En büyük düşmanı olabilecek kız için tüm kuralları yıkmaya hazır, gözü kara bir genç.
Gecegezenler Gotham şehrinde terör estirmektedir.
Şehrin elitleri teker teker öldürülmekte, yaşadıkları malikânelerin güvenlik sistemleri onlara karşı kullanılmaktadır.
Listelerindeki bir sonraki isim Bruce Wayne’dir.
On sekiz yaşına basıp ailesinin servetini almaya hak kazanan Bruce, Wayne Sanayi’nin yanında, hayallerini süsleyen tüm teknolojik aletlerin de sahibi olmuştur. Ancak doğum günü partisinden dönerken Arkham Tımarhanesi’nde kamu hizmeti yapmakla sonuçlanacak içgüdüsel bir tercih yapar.
Madeleine Wallace zeki bir katil… Ve Bruce’un tek umududur.
Akıl hastanesinde tanıştığı Madeleine Wallace, Gecegezenlerle bağlantısı olan zeki bir katildir ve sadece Bruce’la konuşmaktadır. Bruce kızın gizemini çözmeyi kafasına koyar fakat onu, sırlarını ortaya dökmesi için teşvik mi etmektedir yoksa Madeleine’in Gotham’ı dize getirmesini sağlayacak bilgiler mi vermektedir?
Bir Milyon Evren (Claudia Gray)
Çoklu evrenlerin kaderi Marguerite’in elinde…
Şarkılar ve filmler âşık olacağınız insanla tanıştığınız anda dünyanın durduğunu, bulutların dağıldığını ve kalbinizin şarkılar söylemeye başladığını anlatır. Oysa gerçek biraz daha çetrefillidir. İşin aslı, her zaman yeni insanlarla tanışırız ama bizim için tam olarak ne anlam ifade edeceklerini hiçbir zaman bilemeyiz. Kimi unutacağımızı ve kime sonsuza dek ihtiyaç duyacağımızı asla kestiremeyiz.
“Yerinizde duramayacağınız kadar heyecan verici bu romanın son sayfasına kadar neler olacağına dair tahmin yürüteceksiniz.” —Jennifer L. Armentrout
“Bu eşsiz bilimkurgu macera ve sürprizlerle dolu.” —ALA Booklist
Marguerite Cane annesiyle babasının icat ettiği ve farklı evrenlere gitmeyi sağlayan Ateşkuşu’nu kullandığı günden beri tüm evrenleri ilgilendiren bir komplonun ortasına düşmüştür. Artık Triad isimli şirketin, en büyük silahını kullanarak yüzlerce evreni yok etmeyi planladığını bilmektedir. Bu silah, Marguerite’in başka bir evrendeki kötü niyetli ve hep bir adım önde olan versiyonudur.
Erkek arkadaşı Paul, hep Marguerite’in yanında olsa da Triad’ın son saldırısının ardından değişmiştir ve bir daha asla aynı kişi olamayacaktır. Marguerite tek başına Triad’ı durdurmalı ve çoklu evrenlerin yıkılmasına engel olmalıdır. Marguerite’ler savaşacaktır… ve yalnızca biri kazanabilir.
Bin Parça Sen’le başlayan ve nefes kesen serinin son kitabında kader ve aileler sorgulanacak, sevgililer bulunacak ve kaybedilecek, çoklu evren sonsuza kadar değişecek.
Blöf (Anders De La Motte)
Sosyal medyaya takıntılı bir dünyada ezber bozan bir kapanış!
Kendisine yeni bir yol çizmekte zorlanan HP bilinmeyen bir numaradan Oyun’a geri dönmek isteyip istemediğini soran bir mesaj alır ancak artık kime güvenebileceğini bilememektedir. HP gözlerden uzak kalmaya ve firar etmeye çalışmıştır ama Oyun’un Efendisi’nden kaçamıyordur. Oyun’un ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak ve sonsuza kadar Oyun’un Efendisi’nden kurtulmak umuduyla son bir görevi daha kabul etmeye karar verir.
Erkek kardeşinin Oyun’a dâhil olmasıyla Rebecca’nın hayatı hızla değişmeye başlamıştır ve o da gerçeği öğrenmeye çalışmaktadır. Babasının geçmişi ve erkek kardeşinin içinde bulunduğu zor durum arasındaki bağlantıyı açığa çıkarmaya kararlıdır.
Diğer yandan HP, Oyun’un Efendisi olduğunu düşündüğü kişinin peşine düşer. Oyun’u alt edecek bilgileri toplamak için Oyun’un eski katılımcılarından oluşan bir grupla beraber bir plan yaparlar. Peki HP Oyun’u yenebilecek kadar güçlü müdür? Ve grubundaki diğer eski Oyunculara güvenebilir mi?
İki kardeş kaçınılmaz bir sona doğru ilerledikçe dostu düşmandan ayırmak her zamankinden daha güç bir hale gelir. Ve tüm hamlelerin gizlice yapıldığı bu Oyun’da neyin blöf, neyin gerçek olduğunu ayırt etmek çok zor olacaktır.
“Kaçırmamanız gereken bir üçleme… İlk iki kitabı bu kadar güçlü olan bir serinin son kitabında beklentileri karşılamak kolay değildir fakat Anders de la Motte bu konudaki ustalığını bir kez daha kanıtladı.” —Dagens Nyheter
“Birbirini kovalayan heyecanlı olaylarıyla önceki iki kitaba kıyasla çok daha aksiyonlu. Yazarın dili önceki kitaplarda olduğu gibi son derece akıcı. Mizah anlayışı müthiş, kitabı okurken kendimi sık sık gülümserken buldum… Anders de la Motte’nin yazacağı diğer kitapları heyecanla bekliyorum. İsveç’in en yetenekli yazarlarından!” —DAST Magazine
“Dijital toplumu ön plana çıkaran Anders de la Motte, okurlarına bir kez daha baş döndürücü bir gerilim kitabı sunuyor. Oyun ve Kaos’u henüz okumamış olanlar için heyecanlıyım. Müthiş bir okuma deneyimi sizi bekliyor.” —Metro
“Eğer İsveç gerilimlerinin yalnızca melankolik polisler ve zeki kadın gazetecilerden ibaret olduğunu sanıyorsanız yanılıyorsunuz… Blöf’ün olay örgüsü öyle ustaca kurulmuş ki son sayfaya kadar soluk soluğa okuyacaksınız.” —Politiken
“Bu oyunun sınırları yok.” —Men’s Health
Elveda Saraybosna (Atka Reid ve Hana Schofield)
Kan ve keder dolu Bosna’da çiçekler inadına açmaya devam ediyordu.
1992 yılında, Hana daha on iki yaşındayken ablası Atka onu bombardıman altındaki Saraybosna’dan çıkaracak, çok az sayıda kişinin gönderileceği Birleşmiş Milletler otobüsüne bindirir. Yalnızca kısa bir süre ayrı kalacaklarını düşünen iki kardeş birbirine cesur olma sözü vermiştir ancak Bosna Savaşı şiddetlendikçe ve kardeşler hiçbir bağlantı kuramadan aylar geçtikçe bu sözü tutup cesur kalmak çok daha zorlaşır. Hana Hırvatistan’da mülteci olarak güçlüklerle mücadele verirken Atka da Bosna’da kalıp ailesine ve küçük erkek kardeşlerine göz kulak olmaya çalışır. Ölüm ve vahşet Saraybosna’da günlük hayatın bir parçası haline gelmiştir ancak bir süre sonra gazetecilerle birlikte çalışıp çevirmenlik yapma şansı yakalayan Atka’nın yaşadıkları umudun kaybolmadığını ve ailesinin kaderinin her an değişebileceğini gösterir…
“Keder, mutluluk, umut, yeniden doğuş… Öyle çok duygu var ki bu romanda. Elveda Saraybosna bazen zorlu şartların yeni başlangıçlara gebe olduğunu bize çok iyi anlatıyor.” —Janine di Giovanni
“Etrafına ilham saçan iki kadın tarafından yazılmış etkileyici bir hayatta kalma hikâyesi.” —Independent
“Evlerine sağ salim dönmeyi ümit eden mültecilerin yaşadığı kara günleri anlamak ve ışığın her daim var olduğunu görmek istiyorsanız bu harika romanı okuyun.” —Sydney Morning Herald
“Tüm güçlüklere rağmen birbirini sevmekten vazgeçmeyen bu güzel ailenin savaş mücadelesi kalbinizde ve zihninizde yer edecek.” —Irish Examiner
İntikam Yazı (Andreas Gruber)
Kuzular sessizce yok oluyordu fakat kurtlar yaptıklarının bedelini ödeyecekti.
Viyana. Bazı varlıklı adamlar gizemli kazalara kurban giderek hayatlarını kaybederler. Genç ve başarılı Avukat Evelyn Meyers bu davaların peşini bırakmak istemez çünkü bu ölümlerin yalnızca kaza eseri olduğunu düşünmemektedir. Söz konusu davaların ortak bir özelliği vardır: Varlıklı adamlar tuhaf koşullarda öldürülmüştür. Bu cinayetleri kim, neden işliyordur? Olay yerinde görülen gizemli sarışın kız kim olabilir?
Leipzig. Bir psikiyatri kliniğinde göçmen olduğu tahmin edilen genç Natascha ölü bulunur. Bütün deliller intiharı işaret etmektedir fakat başka psikiyatri kliniğindeki gençlerin de benzer şekillerde hayatlarını kaybetmesi Başkomiser Walter Pulaski’nin içine kurt düşürür.
Görünürde birbiriyle ilgisiz bu suçları araştıran Avukat Meyers ve Başkomiser Pulaski’nin paralel ilerleyen yolları tesadüfi bir şekilde kesişir ve ellerindeki ortak ipucu onları Kuzey Denizi’ne, korkunç bir sırrın saklı olduğu gemiye götürür.
“Andreas Gruber’in kitaplarının atmosferi öyle hayranlık uyandırıcı ki farkına bile varmadan kendimi öykünün içinde sürüklenirken buluyorum.” —Sebastian Fitzek
“Andreas Gruber’de en çok takdir ettiğim şey kendine özgü bir hikâye örgüsü kurması. Ayrıca yarattığı atmosfer o denli gerçek, o denli ürkütücü ki kendinizi olayların tam ortasına düşmüş gibi hissediyorsunuz.” —Andreas Eschbach
“Uluslararası düzeyde bir gerilim yazarı.” —Kronen Zeitung
Andreas Gruber, yeni Walter Pulaski serisiyle okurlarına gerilim mevsimleri yaşatmaya hazır.
“Kanınızı donduracak bir gerilim romanı okumak istiyorsunuz ve Andreas Gruber’i tanımıyorsunuz… O zaman tanışmanızın çoktan zamanı geldi!” —Frankfurter Stadtkurier
Her şey değişir, merhametsizlik kalır.
Zulüm asla zaman aşımına uğramaz.
“İntikam Yazı kıskanılacak kadar iyi kurgulanmış bir gerilim romanı.” —Fantasyguide
“Gerilim dolu ve akıcı bir roman. Gruber bu kitapla ne kadar iyi bir gerilim yazarı olduğunu kanıtlıyor.” —SF-Radio
Kelebeğin Düşüşü (Andrea Portes)
Her an kanatlarını çırpıp uzaklaşmaya hazır birine güvenebilir misin?
Iowa, What Cheer’ın 646’ncı ve en az tanınan sakini Willa Parker yeni bir hayata başlamak için Doğu Sahili’ne doğru yola çıkar.
Bu hayatı kendisi mi seçmiştir? Hayır, çünkü böylesi çok kolay olurdu ve Willa’nın yaşamında hiçbir şey kolay değildir. Onu aşırı pahalı ve aşırı ayrıcalıklı Pembroke Okulu’na göndermek ünlü dâhi annesinin fikridir ve Willa’nın orada uzun süre kalmaya niyeti yoktur.
Tam geri dönülmez bir karar vermek üzereyken sıradışı, gizemli ve baş döndürücü Remy Taft’la tanışınca, Willa bu tuhaf dünyaya ayak uydurmak ister. Arkadaşına baktığında onun, hayalini kurduğu her şeye sahip olduğunu görür. Ama elbette bunun bir bedeli vardır. Remy’nin çılgınlıkları baş gösterdiğinde Willa, ona devam etme gücü veren her şeyi kaybetmek üzere olduğunu anlar.
Arkadaşlık, bağımlılık ve yeni başlangıçlara dair içten öyküsüyle Andrea Portes, geçici mutlulukları ve yalnızca uçmak isteyen birini sevmenin derin acısını anlatan unutulmaz bir roman kaleme almış.
“Willa kendini değersiz gören, fazla ince düşünen ve oldukça komik bir karakter. Okura doğrudan hitap ettiği zamanlarda öykünün bir parçası olduğunuzu hissedeceksiniz. Eleştirel yönünü ve keskin zekâsını da göz ardı etmek mümkün değil.” —Kirkus Reviews
“Andrea Portes’in ikinci romanı baştan çıkarıcı eğlence ve sonsuz keyif vaat ediyor. Willa’nın akıllara kazınan sesi ve neşesi, ayaklarını yere daha sağlam basmasını sağlayacak arkadaşlıklar kurma arzusuyla okurları kendine bağlayacak.” —Publishers Weekly
“Başkahramanın canlı ve kendine özgü sesi hikâyenin duygusallığını ortaya çıkarıyor. Bu öykü okurları derinden etkileyecek.” —School Library Journal
“Willa’nın genelde huysuz, bazen duygusal yaklaşımı günümüz sorunlarına ışık tutan bu romanda öne çıkıyor. Genç kızın bazı arkadaşlıkların kişiye zarar verebileceğini anlaması ve Remy’yle arkadaşlığının ağır ağır yara alması gerçekten çok acı verici.” —Booklist
“Yazarın gerçekçi anlatımı sayesinde Remy’nin yanlış tercihleri ve bağımlılığı doğal bir süreç şeklinde ilerliyor ve göze batmıyor. Willa’nın karanlıktan kurtulması ise zorlu ve inandırıcı.” —Horn Book Magazine
Kozmosta Görüşürüz (Jack Cheng)
“Mucize’den beri bu kadar etkileyici bir kitap okumamıştım.” —Jennifer Niven, The New York Times çoksatanı Hayatın Kıyısında’nın yazarı
On bir yaşındaki Alex Peroski uzayı ve roketleri, annesini, ağabeyini ve ismini hayran olduğu gökbilimciden esinlenerek koyduğu köpeği Carl Sagan’ı çok sevmektedir. Tek isteği Carl Sagan’ın Altın Plak’ı 1977’de Voyager’la uzaya gönderdiği gibi iPod’unu uzaya fırlatmaktır. Böylece uzaydaki yaşam formlarına dünyadaki ve kendi dünyasındaki hayatın nasıl olduğunu anlatacaktır.
Fakat babası uzun zaman önce ölen, sorunlu bir annesi ve pek ortalarda görünmeyen bir ağabeyi olan Alex bir yandan da büyük sorularla boğuşmaktadır.
Nereden geliyorum?
Uzayda kim var?
Ve hepsinden önemlisi:
Nasıl cesur olurum?
Cevapların peşine düşen Alex tüm dünyasını tepetaklak edecek sıradışı bir yolculuğa çıkacaktır.
Uzay sevdalısı bir çocuğun aile ve yuva arayışını anlatan Kozmosta Görüşürüz neşe, iyimserlik, kararlılık ve müthiş bir yüreğin eseri.
“Bir armağan… mucize gibi.” —Paul Griffin
“Hayata sıkı sıkıya sarılmanızı sağlayacak bir eser.” —The Wall Street Journal
“Bu kitaba bayıldım; karakterlere, öyküye ama en çok Jack Cheng’in yarattığı sese. Bu kitap uzun süredir okuduğum en iyi kitap. Dünyaya bakış açınızı değiştirecek türden bir roman.” —Holly Goldberg Sloan
“Muhteşem.” —Entertainment Weekly
“Hayata sıkı sıkıya sarılıyor.” —The Wall Street Journal
“Tam kıvamında.” —The New York Times Book Review
“Karşı konulmaz.” —The Chicago Tribune
“Dikkat çekici, ilham verici ve bazı bölümleri çok komik.” —Kirkus Reviews
“Hızlı bir bilinç akışı gibi.” —Publishers Weekly
“Gerçekten büyülü.” —Ally Condie
“İnsanı içine çekiyor ve bırakmıyor.” —Common Sense Media
“İnanılmaz.” —BookRiot
“Saflık ve hiç bitmeyen bir iyimserlikle dolu.” —School Library Journal
“İlham veriyor.” —Time for Kids
“Nezaket, sevgi ve anlayış için insanlar olarak ne büyük bir kapasitemiz olduğunu kanıtlar nitelikte.” —Gary D.
“Işıl ışıl ve kalpten. 11 yaşındaki Alex Petroski’nin öyküsü yüreğinize işleyecek.” —ImaginationSoup
“Dokunaklı ve akıldan çıkmayacak bir roman… derinlemesine ve tam anlamıyla insani.” —The Guardian
“Uzay şakalarıyla çocuk düşüncelerinin naifliğine ışık tutan anlatımı muhteşem.” —Financial Times
“Yıllardır okuduğum en başarılı yolculuk öyküsü. Alex akıllardan çıkmayacak tatlılıkta bir yazar ve hikâyesi âdeta başka bir dünyadan.” —Robin Stevens
“Zekice kurgulanmış öyküsü ve kalplere dokunan kahramanıyla tam bir başyapıt.” —Daily Mail
“Cheng bir çocuğun gözlerinden kozmosa attığı bakışla gerçek bir şölen yaratmış.” —Daily Telegraph
Liderlik (Alex Ferguson ve Michael Moritz)
Benim işim, insanlara imkansız diye bir şey olmadığını anlatmaktı. Lider ile yönetici arasındaki fark, tam da budur.
Bir takımı, yıllarca eşi görülmemiş bir başarıyla yönetmek için ne yapmalı?
Alex Ferguson, bunu gerçekten bilen birkaç liderden biridir. Otuz sekiz yıllık yöneticilik hayatına akıllara durgunluk veren kırk dokuz zafer sığdırmış ve bu süreçte Manchester United’ın dünyanın en büyük markalarından biri haline gelmesine katkıda bulunmuştur.
Bu ilham verici yeni kitabında Ferguson, rekorlarla dolu kariyerinin ardındaki sır perdesini samimiyetle açıyor.
Alex Ferguson’ın kadim dostu yatırımcı Michael Moritz’in de katkıda bulunduğu Liderlik; sizi, muazzam bir anlayış, keskin bir mizah, sonsuz bir bilgelik ve derin bir alçakgönüllülükle karşılıyor. Buradaki bireysel hikâyeler, kaçınılmaz olarak futbolla ve bu yolculuk boyunca yaşanan olağanüstü başarılarla ilgili ama bu yolda çıkarılan dersler herkes için. İster bir işletme yönetin ister bir sınıfta ders anlatın isterseniz küçük bir takımda çalışın, Liderlik, daha iyi bir lider olmanıza yardımcı olacak.
“O, dünyanın şimdiye kadar gördüğü en büyük liderlerden biri.” —Profesör Anita Elberse, Harvard İşletme Okulu
“Tam anlamıyla büyüleyici.” —Daily Telegraph
Sözünü esirgemeyen Alex Ferguson’ın anılarla dolu renkli yaşam öyküsü, Glasgow’un tersaneler semti Govan’da başlıyor. Her zaman dürüst ve açık sözlü biri olan Ferguson, bu kitapta destansı teknik direktörlük kariyerini enine boyuna ele alıyor ve Aberdeen’e eşi benzeri görülmemiş bir Avrupa zaferi yaşattığı dönem ile Manchester United’da zaferlerle dolu geçen yirmi yedi yılını okurlarla paylaşıyor.
Manchester United, son çeyrek asırda, sportif açıdan küresel bir güç haline gelme yolunda birçok büyük değişim yaşadı. Ancak bu engebeli yolda değişmeyen tek şey, teknik direktörleri ve onun yarattığı kaliteli takımların art arda kazandığı başarılar oldu. Bu başarılara 2008’de ikinci kez kazanılan Şampiyonlar Ligi ve 2013 Premier Lig şampiyonluğu da dâhildi. Alex Ferguson, vizyonu, enerjisi ve becerisi sayesinde hem saha içinde hem de saha dışında başarılı olan kadrolar kurdu. Ryan Giggs, David Beckham, Nicky Butt, Paul Scholes ve Neville kardeşleri yetiştiren akademiyi nasıl kurduğunu onun özenli ve göz alıcı üslubuyla okuyacaksınız.
Mim Hanesi – Kemik Mevsimi 2 (Samantha Shannon)
Tüm hızıyla devam eden bir rüyagezer avı
Paige Mahoney korkunç köle kampı I. Kabir’den kaçmıştır ama dertleri henüz başlamaktadır: Kaçanların çoğu kaybolmuştur ve kendisi Londra’nın en çok arananları listesindedir.
Harekete geçen şehir çeteleri
Sion tüm gücünü rüyagezeri bulmaya harcarken şehrin çetelerinin mim patron ve patroniçeleri sıradışı bir Doğadışı Meclis toplantısına çağrılır. Jaxon Hall ve Yedi Mühür sahne almak üzeredir ancak durugörücü topluluğunda onarılmaz çatlaklar ve her köşe başında karanlık sırlar vardır.
Gölgelerden çıkan canavarlar
Refaimler gölgelerden çıkmaya başlamıştır ancak Gardiyan nerededir? Paige Yedi Mühür’den Camden’ın gizli yeraltı mezarlığına kadar şehrin her köşesini karış karış dolaşmak zorunda kalacaktır. Peki kimlere güvenebilecektir?
“Shannon yarattığı capcanlı, biraz kanlı ve gizemli dünyayla insanı merakta bırakıyor. Zekice kurgulanmış bu öykü okurları büyüleyecek.” —Booklist
“Mim Hanesi, serinin en iyi fantezi, bilimkurgu ve distopik kurguların arasında yer alacağını gözler önüne seriyor.” —Shelf Awareness
“Okurlar Shannon’ın aksiyon ve sürpriz dolu sahneler kaleme almasına alışkın ancak bu kitap sürprizleri bambaşka bir seviyeye taşıyor.” —Library Journal
“Shannon’ın kurduğu dünya orijinal ve ilgi çekici, özellikle de karmakarışık, hatta neredeyse mitik durugörücü yeraltı dünyası.” —Publishers Weekly
“Eşsiz konusu, müthiş ayrıntılı dünyası ve önemli karakter detaylarıyla Mim Hanesi önceki kitaptan da güzel ve zekice yazılmış, maceralı bir öykü vaat ediyor.” —Deseret News
“Yazarın hayranları, insanı soluk soluğa bırakan bu romanı almak için sıraya girecek.” —Kirkus Reviews
“Shannon’ın distopik evreni detaylarla dolu ve tutarlı. Shannon silinip gitmeyeceğini kanıtladı. Hayranları daha fazlasını isteyecek.” —npr.org
“Merak uyandıran bir devam kitabı.” —US Weekly
Mucize Adam (William R. Leibowitz)
Terk edildi, yüceltildi, dışlandı, dünyayı değiştirdi.
Yağmurlu bir gece, bir şehrin arka sokaklarında kan donduran bir suç işlenir: Bir bebek siyah bir çöp torbası içinde çöp kutusuna atılmıştır. Ama o, sıradan bir bebek değildir, insanlığın kaderini değiştirebilecek bir zekâya sahiptir.
İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük dehası olduğu anlaşılan ve hayatını tedavisi olmayan hastalıklara çare aramaya adayan Robert James Austin’in hikâyesi ve mücadelesi böyle başlar.
İlaç sektörünün karanlık ve açgözlü yüzü ile bilim karşıtı radikal gruplar eş zamanlı bir şekilde Austin’i yok etmeye çalışırken, takıntılı bir hükümet yetkilisi de onu kendi çıkarları için kullanmak amacıyla tuhaf ve gizli bir çalışma başlatır. Fakat Austin’in korkusunun en büyük kaynağı, dünya dışı olduğuna inandığı tehditlerdir.
Biri âşık olduğu kadın olmak üzere hayatındaki iki sıra dışı kadının yardımını alan genç adam, dışlanmanın ve ihanetin acısıyla savaşır ancak ona engel olmaya çalışan güçler onun bile anlayamayacağı kadar muazzamdır.
Mucize Adam, inanılmaz bir dehayı, ilaç sektöründeki yozlaşmayı, CIA’in oyunlarını, iyi ile kötünün kadim savaşını ve bir adamın büyük bir bedel ödeyerek hayatına anlam katma çabasını anlatan müthiş bir psikolojik gerilim.
“Robert James Austin’in hikâyesi, William R. Leibowitz’in yeteneğini kanıtlıyor. Şiddetli yağmurda gürül gürül akan bir nehir gibi, bildiklerimizin üzerinde ve ötesinde girdaplar halinde kıvrılarak ilerliyor. Nefes kesici.” —The Review Broads
“Kusursuz, olağanüstü bir kitap. Kafa karıştıran spiritüel bir unsur ve heyecan da söz konusu. Kendi kategorisinde eşsiz.” —Pacific Book Review
“Her zaman okuduğunuz tıp konulu gerilimlerden çok daha fazlası. Mucize Adam beklenmedik, çarpıcı sonuna kadar aksiyonun hiç azalmadığı, üstelik duygu dolu bir hikâye okumak isteyen herkesin kitaplığında olması gereken bir roman.” —Midwest Book Review
“Mucize Adam inanılmaz. Klişe bir sonu olabilirdi, karman çorman bir şekilde bitebilirdi, yüzlerce başka şey olabilirdi. Ama William R. Leibowitz, hikâyeyi nefes kesici bir şekilde bitirmiş. O kadar şaşırdım ve heyecanlandım ki Mucize Adam’ı hâlâ aklımdan çıkarabilmiş değilim. Bu kitabı okuyun!” —Outnumbered3to1blog
“Leibowitz gerçekten olağanüstü bir hikâye yaratmış. Mucize Adam su gibi akıyor, sizi içine çekiyor ve hikâyenin sonunda sarsıyor. Kusursuz bir roman.” —Sunshine and Mountains Book Review
“William R. Leibowitz, Mucize Adam’la gerilim romanlarına yeni bir yön veriyor. Bu sırada da bilime ve tıbba dair derin bilgisini gözler önüne seriyor. Bazı okurlar romanın başkahramanı Robert James Austin’de modern çağın öncü spiritüel figürünü görecek.” —Palmetto Book Review
Mutluluğun 100 Günü (Fausto Brizzi)
Yalnızca 100 günlük ömrünüzün kaldığını öğrenseniz bu zamanı nasıl geçirirdiniz?
• Lucio Battistini’nin bir listesi var:
• Karısını, hayatının aşkını geri kazanmak
• Çocuklarının daima hatırlayacağı bir baba olmak
• Kayınpederinin aşkı bulmasına yardım etmek
• Arkadaşlarına, onun için ne kadar önemli olduklarını söylemek
Şimdilik bunların hiçbirini başaramadı ve Lucio’nun olması gereken adama dönüşebilmesi için yapması gereken çok iş var…
Lucio’nun, yaşamın eğlenceli ve sürprizlerle dolu olduğunu keşfetmek ve hedeflerin en zoruna, mutlu olmaya kendini adamak için 100 günü var. Çünkü Nicolas de Chamfort’un dediği gibi: “Gülmeden geçen bir gün kaybedilmiş gündür.”
“Eğlenceli, dokunaklı… Bu hikâyeyi gözleri yaşarmadan okuyabilene aşk olsun.” —Graeme Simsion, Rosie Projesi’nin yazarı
“Neden okuyoruz: Çünkü her anın keyfini çıkarmanın hepimize hatırlatılması gerekiyor.” —Esquire.com
“Harika… Düşündürücü ve etkileyici.” —Stylist
“İç karartıcı? Hayır. Moral verici? Evet. Komik? Sık sık. Ölüme bir geri sayım da olsa bu öykü hayat şölenine bir övgü. Bir donat alın ve bu güzel kitapla kendinizi şımartın.” —Hudson Valley News
“Bu etkileyici kitabın üslubuna bayıldım. Yazar Fausto Brizzi hazin ve iç karartıcı olması beklenen bir hikâyeyi eğlendirici bir şekilde anlatmayı başarmış. Okurken kahkahalar attım. Herkesin okuma fırsatını yakalayacağını umduğum fevkalade bir roman. Bayıldım.” —Open Book Society
“Mutluluğun 100 Günü ölüme doğru bir geri sayım görünümünün altında günlük hayatı yücelten bir kutlama. Okurken içinizdeki gülmeye, oyunlar oynamaya, kendini sakınmadan sevmeye ve sıcak donat yemeye hazır o çocuğun hâlâ sağ olduğunu fark edeceksiniz.” —Martha Woodroof
“Tavsiyem, bu komik ama yürek burkan hikâyeyi okumaya başlamadan bir kutu mendil almanız.” —Daily Mail
“En güzel ölüm hikâyeleri hayat dolu olanlardır… Mutluluğun 100 Günü, sonunda on beş dakika boyunca bebek gibi ağladığım, neşeli bir kitap. Erkekler arasındaki dostluğun merkezde olduğu hikâyeler enderdir. Özellikle de bu kadar açık ve duygu dolu arkadaşlıkların.” —Sydney Morning Herald
“Brizzi, hayatın gerçekleri, sevgi ve bağışlanma konusunda zor sorular sorarak okurları hayatlarını irdelemeye teşvik ediyor.” —Associated Press
“Hüzün ve mutsuzluk anlarına rağmen Brizzi günleri umulmadık bir mizah ve neşeyle doldurmayı başarıyor.” —InStyle.com
“Bir çırpıda okunan ve son derece etkileyici bir kitap. Sıcacık ve düşündürücü bir roman… Brizzi’nin büyüleyici ve bol kahkahalı hikâyesi okurları kendi ‘yapılacaklar listelerini’ hazırlamaya teşvik ediyor.” —Publishers Weekly
“İronik, entelektüel sesiyle Lucio unutulmaz bir karakter. Önünde bir deniz fenerinin yol gösteren ışığı gibi yanıp sönen tek bir hedefi var; mutlu olmak. Ve sayılı günü olmasına rağmen mutluluğun sırrını keşfediyor.” —La Repubblica
“Eninde sonunda, hayatın anlamı fırından yeni çıkmış tatlı bir çöreği ısırmakta.” —Corriere della Sera
“Eğlendirici ve sürükleyici bir tonda yazılmış, yaşamayı unuttuğumuz hayatın coşkusuyla dolu bir roman.” —Gioia
Müptela – İtaatkar Serisi 3 (Tara Sue Me)
Arzular bir ilişkiyi nereye kadar ayakta tutar? Nathaniel ve Abby’nin kaderi bu sorunun cevabına bağlı…
Abby kusursuz bir itaatkâr olmayı kafasına koymuştur ve rolünü son derece iyi şekilde yerine getirir. Her gün Nathaniel West’in çılgın hayal gücünden çıkan ihtiyaçlarına cevap verir. Ama ne kadar çok denerse denesin hiçbir zaman bu yakışıklı milyonerin arzularını tam olarak karşılayamadığını hisseder.
Yine de Abby’nin vazgeçmeye niyeti yoktur. Ona göre Nathaniel’ın soğuk görünüşünün altında onu sevmek isteyen ama bunu nasıl yapacağını bilemeyen bir adam yatmaktadır. Onları ayıran engelleri aşmayı kafasına koyan ve karşısındaki adamın sırlarının farkında olan Abby onları dönüşü olmayan bir yola sokacak yeni bir erotik oyun oynamaya karar verir.
Artık eğitim tam anlamıyla başlamıştır… Ve acı hiçbir zaman bu kadar çekici, aşağılanmak hiçbir zaman bu kadar ödüllendirici, arzu hiçbir zaman bu kadar yoğun olmamıştır…
“Daha fazlasını isteyeceğiniz bir aşk hikâyesi.” —Guilty Pleasures Book Reviews
“Okuduğu kitaptan, biraz daha ateşli bir şeyler bekleyenler için bulunmaz bir hazine.” —Los Angeles Times
“İyi yazılmış ve keyifle okunan bir kitap.” —Dear Author
“Duygusallık ile erotizmin mükemmel bir karışımı.” —Publishers Weekly
“Yoğun duygular içeriyor, aynı zamanda da çok ateşli.” —Harlequin Junkie
Müziğin Öyküsü (Howard Googall)
Müzik, kısa bir süre önce sessizliğin bozkırlarındaki nadide ve cılız bir fısıltıdan ibaretti. Ama artık soluduğumuz hava gibi her yerde. Peki, böyle bir mucize nasıl gerçekleşti?
Tarih öncesinden kalma enstrümanlardan modern pop şarkılarına kadar müziğin kırk bin yıllık geçmişinde çıkılan dinamik ve kapsamlı bir tur.
Müzik günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası olsa da gelişiminin birkaç notadan çok katmanlı orkestrasyona kadar uzanan tarihi, ilk bakışta beklenmedik biçimde karmaşık görünebilir.
Howard Goodall, müziğin kırk bin yıllık geçmişinde çıktığı renkli yolculukta sıkıcı biyografileri, kafa karıştırıcı ifadeleri ve yorucu terminolojiyi bir kenara bırakıyor. Bunun yerine okurlarına rehberlik edip müziğin öyküsündeki her adımı ve her fikri ortaya çıkış süreci içinde ele alarak armoni, notasyon, müzikal ve opera, orkestra, dans müziği, kayıt ve yayın teknolojileri gibi yeniliklerin özgün gücünü ortaya koyuyor. Goodall, müzikte neyin neden değiştiğine odaklanıyor: İnsan yapımı seslerde devrim yaratan keşifleri seçip çıkarıyor ve adı pek duyulmamış Pérotin’den devleşmiş Wagner’e kadar müzikte çığır açmış bestecilere sayfalarında hayat veriyor. Bir yandan da gam ne ifade eder, neden bazı akorlar kulağımızı tırmalar, savaş sonrası dönemin tüm pop şarkılarının ortak paydası nedir gibi müziğin ne olduğu ve nasıl işlediğine dair sorulara yeni bakış açıları getiren net yanıtlar veriyor.
Müziğin öyküsü, aslında insanların buluş yapma, birbirleriyle etkileşime geçme, başkaldırma ve eğlenme güdülerinin öyküsüdür. Howard Goodall’un son derece açık ve sürükleyici bir dille kaleme aldığı bu öykü, insanlığın emeklerini övgüyle hatırlatırken müzikte çıkılan yolculuğun da eşsiz bir haritasını çiziyor.
“Her bölüm için müzik listeleri sunan bu kitap, yüzlerce yıllık müzik tarihimizde ustaca yapılan aydınlatıcı ve baş döndürücü bir tur.” —Booklist
“Ünlü İngiliz besteci ve yayıncı Howard Goodall, tarih öncesi dönemdeki mağaralardan Coldplay’e kadar müziğin evrimini ve kültürel önemini ele alıyor. Muhtelif fikirler, önemli ritim ve melodilerle dolu devasa bir kültür tarihi.” —Kirkus Reviews
“Goodall sempatik ve bilge bir rehber, eseri de anlaşılır ve aydınlatıcı.” —Caroline Jowett, Daily Express
“İnce esprilerle süslenmiş devasa bir eser.” —Sameer Rahim, Telegraph
“Goodall işini iyi biliyor ve çok iyi anlatıyor.” —Nicholas Lezard, Guardian
“Bilge ve belagatli biri olan Goodall’un bulaşıcı bir coşkusu var ve tüm müzik türlerine gerçekten saygı duyuyor.” —Good Book Guide
“İşte Howard Goodall geliyor ve herkesin duaları kabul oluyor… Goodall, konuya oldukça hâkim ve neden bahsettiğini çok iyi biliyor ama keskin zekâsı ve uzmanlığına rağmen bilgiçlik taslamıyor. Bu eseriyle yalnızca ödül almakla kalmayacağını, insanların hayatlarını da değiştireceğini öngörüyorum.” —Rupert Christiansen, Daily Telegraph
“Müziğin Öyküsü kırk bin yıllık bir dönemi baştan sona dolaşan bir çekirge gibi: Kâh klasik müzik dünyasında geziniyor kâh halk müziği ve pop arasında mekik dokuyor.” —Christopher Hart, Sunday Times
“Yaklaşık kırk bin yıllık müzik tarihini üç yüz küsur sayfaya sığdırıp hiçbir detayı ya da fikir çatışmasını es geçmemek müthiş bir başarı. Goodall zekice esprileri ve samimi diliyle okuması çok zevkli bir eser ortaya çıkarmış.” —Stuart Kelly, Scotland on Sunday
“İlk flütlerden başlayarak devasa bir tarihin özetini çıkaran Goodall, coşkulu bir dille yazılmış, müthiş bilgiler ve içgörülerle dolu destansı bir esere imza atmış.” —Ivan Hewett, Daily Telegraph
Obsesyon (T.R. Richmond)
“Şimdi ayağa kalkıp kendime kim olduğumu soracağım. Bunu sık sık yaparım. Aynaya bakacağım. Kendimi yatıştıracağım, kendimi korkutacağım, kendimi seveceğim, kendimden nefret edeceğim. Benim adım Alice Salmon.”
Alice Salmon karlı bir kış gününde boğularak ölür ve bu trajik olayın dalgaları haberlerde, internette ve ona en yakın insanların hayatında sarsıcı boyutta hissedilir. Alice’i en yakından tanıyan kişi ise ailesinden biri ya da en yakın arkadaşı değil, genç kadının hayatını bir takıntıya dönüştürmüş antropoloji profesörü Jeremy Cooke’tur.
Profesör Cooke, Alice’in hayatındaki her bir parçayı, günlükleri, mesajları ve sosyal medya paylaşımlarını yanıtlar aramak için bir araya getirir ancak bu büyük girişim zannettiğinden de yıkıcı bir sonuca doğru ilerlemeye başlar.
“Sosyal medya odaklı bir dünyada ölümün dijital ayak izlerini takip edeceğiniz enfes bir gerilim.” —The Times
“Bu gerilimli öyküde okuyucular âdeta bir dedektif gibi düşünüp Alice’in ardında bıraktığı izleri bir araya getiriyor. Ortaya çıkan hakikat ise çok, çok şaşırtıcı!” —Paula Daly
“T. R. Richmond, belirsizliğin ve heyecanın karanlık yollarında okuyuculara eşlik ediyor. Olağandışı bir tarzda yazılmış bu roman beni ilk sayfadan son sayfaya kadar avucunda tutmayı başardı.” —Heather Gudenkauf
“Obsesyon’da, okuyucu da bir dedektif gibi günlük yazılarının, tweet’lerin ve e-postaların peşine düşüp güvenilmez anlatıcıların arasında hakikatin gün yüzüne çıkmasını sağlıyor. Bu kitap yalnızca iyi bir polisiye değil, aynı zamanda sosyal medya çağında kendimiz için kurguladığımız kimliklerin de irdelendiği başarılı bir eser.” —Alafair Burke
“Gizemli, büyüleyici ve çok farklı atmosfere sahip bir roman. Alice Salmon zihninizde kalıcı bir yer edinecek.” —Daily Telegraph
On Beş Dakikada Bir (Lisa Scottoline)
“Daha en büyük yalanımı söylemedim, en büyük dolabımı, en iyi entrikamı çevirmedim. Ölümcül ve kanlı bir planım var. Ve sonunda ben kazanacağım.”
Başarılı ve kendisini işine adamış bir psikiyatr olan Eric’in hayatındaki ilk kırılma noktası karısının ondan boşanmak istemesiyle kendini gösterir. Kızlarının velayeti konusunda bir türlü anlaşmaya varamıyor olmaları da canını sıkmaya başlar. Fakat bu, Eric’in sıkıntılarının yalnızca başlangıcıdır.
Hasta büyükannesinin aracılığıyla Eric’e danışmayı kabul eden on yedi yaşındaki Max obsesif kompülsif bozukluk hastasıdır ve Renée adlı kıza takıntılı bir şekilde hayrandır. Kızın bir gün ölü bulunması ve Max’in ortadan kaybolmasıyla başlayan gerilim, hastanedeki stajyerlerden birinin Eric’e cinsel taciz suçlaması yöneltmesiyle devam eder. Eric işini, ailesini ve neredeyse hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Tüm bunların bir sosyopatın planının parçaları olduğundan bihaberdir. Mükemmel bir maske takan ve çıkarları için insanları manipüle etmek konusunda âdeta bir uzman olan bu sosyopat istediğini almakta kararlıdır.
“Gerilim, aksiyon ve iç içe geçmiş olay örgülerinin ustası.” —The Washington Post
“Lisa Scottoline’nin kaleminden birinci sınıf bir gerilim romanı daha.” —Choice Magazine
“On Beş Dakikada Bir iyi kurgulanmış, ters köşelerle dolu, sürükleyici hikâyesiyle şaşırtıcı fakat inandırıcı bir sona ulaşıyor. Yazar hikâye boyunca özenle yerleştirdiği ipuçlarını dikkatli bakılmadıkça görülmeyecek şekilde, ustalıkla gizlemiş.” —South Florida Sun Sentinel
“Sarsıcı bir roman… Hızla gelip geçen şaşırtmacalarla dolu. Scottoline hedef şaşırtma konusunda gerçek bir usta.” —People
“Lisa Scottoline okurlarını heyecan dolu bir ahlaki ikileme sokuyor. Etkileyici ve nefes kesici bir yolculuğa çıkarıyor.” —Jodi Picoult
“Dâhice ve sevgi dolu… Elimden bırakamadım.” —Louise Penny
“Gerilimi gittikçe tırmanan bir aksiyon.” —Kirkus Reviews
“Scottoline muazzam bir merak duygusu uyandırıyor.” —Connecticut Post
“Nefes kesici ters köşeler yapan bu ilgi çekici romanda Scottoline okurlarında hikâyenin sonuna dek sürecek bir merak uyandırıyor.” —Library Journal
“Samimi ve çok duygusal.” —Michael Connely
Pençe (Julie Kagawa)
Efsane değiller, aramızda yaşıyorlar.
Pençe isimli teşkilatta görev almayı bekleyen genç ejderha Ember Hill gerçek doğasını gizleyip insanların arasına karışabileceğini kanıtlamak zorundadır. Ancak hevesle beklediği yaz aylarını, “normal” bir genç gibi geçiremeyeceği kısa sürede belli olur çünkü Pençe’deki kariyeri için eğitim görmeye başlayacağını öğrenir. Fakat asi bir ejderhayla yolları kesişince Ember o güne dek öğrendiği her şeyi tekrar gözden geçirir.
Ember geleceğini kabullenmeye çalışırken bir St. George askeri olan Garret ise onu avlamakla görevlendirilmiştir. Bir savaş yaklaşmaktadır ve Garret ile Ember hangi tarafta yer alacaklarını seçmek zorundadır… Kendi türlerini kurtarmak için mi savaşacaklar yoksa kaderlerine boyun eğip birbirlerini mi mahvedecekler?
“Kagawa farklı bakış açılarından anlattığı öyküyle etkileyici bir gençlik tutkusu kaleme almış. Seriye güçlü ve gelecek vaat eden bir başlangıç yapmış.” —Publishers Weekly
“Günümüzde geçen fantastik hikâyeye eklenmiş bir miktar romantizmle roman, okuması iyice keyifli hale gelmiş. Kagawa sağlam bir sadakat temasını temposu düşmeyen bir öyküye ustalıkla işlemiş.” —School Library Journal
“Pençe ve St. George arasındaki çekişme çok heyecanlı… ve Kagawa serinin ilk kitabını nasıl da en heyecanlı yerinde bırakacağını iyi biliyor.” —Booklist
“Kagawa’nın ustalıklı hikâye anlatımı sayesinde bu roman fantastik romans alanında göze çarpan bir eser haline gelmiş. Yeni serinin ilk kitabıyla okurlar hem tatmin olacak hem de daha fazlasını isteyecek.” —BookPage
Vahşi Orman: Krallık (Colin Meloy)
Sarmaşıkların gölgesindeki ormanda zaman giderek daralmaktadır.
Bir genç kızın gece yarısı ruh çağırma seansı, uzun süredir uykuda olan kötücül bir ruhu uyandırır. Bir grup kaçak yetim, gizli bir sabotajcı ekibiyle işbirliği yapar ve Endüstriyel Arazi’nin ortasına hapsedilmiş arkadaşlarını kurtarmak için riskli bir plan kurar. İki eski arkadaş, mekanik bir prensi tekrar canlandırmak için sürgüne gönderilmiş iki oyuncakçıyı bir araya getirmek üzere kolları sıvar.
Vahşi Orman’ın kaderiyse belirsizdir.
“Meloy sıradışı hayal gücü sayesinde emsali olmayan bir son yaratmış.” —Kirkus Reviews