Röportaj: Özgen Aydos
Twitter: @ozgenaydos
Uzun yıllardır süren bir evlilik, iki yorgun insan, bir intihar… Bu unsurlar bir araya gelirse neler olur? Neslihan Önderoğlu “Yeryüzü Yorgunları” adlı kitabında iki yorgun insanın uzun yıllar süren evliliklerinin bir intiharla beraber ne hale geldiğini anlatıyor. Dönüşümlerimize, çaresizliğimize, nefislerimize, bazen sadece “oluruna bırakayım” düşüncülerimize değiniyor. Biz de Önderoğlu ile yeni kitabını konuştuk…
Öyküde bu kadar başarılıyken neden romana geçtiniz?
Öncelikle şu “romana geçmek” lafını sevmiyorum. Her zaman dile getirdiğim bir şey var: roman edebiyatın fenafillah derecesi, öykü de romana geçiş için bir antrenman alanı değil. Farklı edebi türlerden bahsediyoruz ve bir yazar da anlatmak istediği meseleyi uzunluk, biçim ve anlatı olarak en uygun ifade edecek edebi türde yazar. Kendimi hiçbir zaman sadece öykü veya sadece roman yazacağım diye sınırlamadım, sınırlamam da.
Roman ile öykü yazmak konusunda fark var mı? Öykülerinizle öne çıkan bir isim olarak roman yazmak sizi zorladı mı?
Elbette çok farklı iki türden bahsediyoruz. Yazılış süresi olarak bir öykü dosyası ile bir roman dosyası arasında fark olmadı benim için. Öykünün daha zor bir tür olduğunu hep söyledim, yine söyleyeceğim.
Kitabınızda anlattığınız ilişkiyi kurgularken günümüz ilişkilerinden mi esinlendiniz?
Romanda evlilikleri eskimiş bir çift var. Her evlilikte yaşanan sorunlar. Bir arada yaşamaya çalışma mücadelesi. Aslında Cihan daha en başından Sedat’ın peşinden kalkıp Amerika’ya gitmiş, orada evlenmişler ve kısa bir süre sonra bu işin yürümeyeceğini anlayıp tam onu terk etmeye karar verdiği anda hamile olduğunu öğrenmiş. Bu bir kırılma noktası ve bir seçim yapıyor. Çocuğu doğurmaya ve bu nedenle de evliliğini sürdürmeye karar veriyor. Yazar arkadaşlarımdan biri romanı okuduktan sonra güzel bir metafor kullandı. İlk düğmesi yanlış iliklenmiş bir gömleğin doğru giyilme şansı yoktur.
Kitabınıza neden “Yeryüzü Yorgunları” adını verdiniz? Gerçekten insanlar yeryüzünde yoruluyorlar mı?
Hem de nasıl. Buna katılmayacak bir insan var mıdır? Romanda araya giren kutsal metinlerden alıntılar da insanlığın kadim zamanlardan beri nasıl bir varoluş mücadelesi içinde olduğunu vurgulamak için aslında. Bir kadınla bir erkek arasındaki mesele hiç değişmedi, birbirlerinin hem azılı düşmanı hem de tamamlayıcısı olmak gibi bir paradoks söz konusu. Bu da insanı yoran bir şey kuşkusuz.
Kitapta en çok vurgulanan konulardan biri çocuk kavramı. Sizce çocuk aileler için bu kadar bağlayıcı bir unsur mu?
Bizim gibi doğu toplumlarında özellikle öyle olduğunu düşünüyorum. Aman çocuğum annesiz ya da babasız büyümesin diye evliliklerini sırtında taşıyan o kadar çok çift tanıyorum ki.
Bundan sonra edebiyat yolculuğunuza öyküyle mi romanla mı devam edeceksiniz?
Söylediğim gibi kendimi tek bir türle sınırlamam. Şu anda üstünde çalıştığım dosya bir öykü dosyası. Öykü en sevdiğim tür ve hep benim kıymetlim olarak kalacak.