Hurihan Yıldırım Kurtaran ikinci kitabı “Çikolata Ülkesi” ile 37. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nda okurlarla buluştu. İlk kitabı “Şahmeran’ın Sırları” ile dikkat çeken yazar yeni kitabı ile de her yaştan okura keyifli bir okuma vadediyor.
Yazar kitabında bizi çocukluk hayallerimizin diyarına, yani Çikolata Ülkesi’ne götürüyor. Her yaştan insan için mutlulukla eş anlamlı olan çikolatanın her yerinden aktığı bir diyarda ne kadar mutlu olunabileceğini düşünüyorsanız, Hurihan Yıldırım Kurtaran gerçekleri önümüze seriyor. Çocukların çok mutlu olduğu bu diyarda yaşı ilerleyenlerin giderek mutsuzlaştığını, sağlığını kaybettiğini gösteriyor. Bir düşünün; sadece ve sürekli çikolata tükettiğiniz bir dünyada neler olabilir? Yazar yanıtlıyor; hastalık ve gözyaşı.
Ben şimdi böyle ciddi ciddi anlatınca kitabın bir çocuk için fazla ağır olacağını düşünebilirsiniz ancak yazarımız o kadar naif bir dille konuyu ele alıyor ki, bu dil kitabı okurken insanı hiç rahatsız etmiyor.
Çikolata Ülkesi bir yandan bizi masal diyarına götürürken, diğer yandan masal gibi bir diyarın o kadar da eğlenceli olmayabileceğini gösteriyor. Sadece çikolata değil, genel olarak tüketme noktasında dengeli olmanın ne kadar önemli olduğuna vurgu yapılıyor.
Çikolata yememeliyiz gibi bir mesaj kaygısı taşımayan yazar, dengeli beslenmenin önemini gösterirken, çevremizde kolayca ulaşabileceğimiz meyve ve sebzelerin ne kadar değerli olduğunu, onlara ‘sihirli yiyecekler’ diyerek gösteriyor.
Dengeli beslenmeyi ilk sıraya koyan Hurihan Yıldırım Kurtaran, bunun yanında farklı kavramları da ön plana çıkarıyor. Paylaşmanın, öğrenmenin, keşfetmenin, sahiplenmenin ve sorumluluk almanın ne kadar değerli olduğunu gösteren bu kitap, akıcı hikayesi ve diliyle keyifli bir okuma yapma fırsatı sunuyor.
Kitabın bir diğer güzel yanı ise resimleri… Çocuk kitaplarında iyi çizimler görmenin çocukların hem kitaplara hem de sanata bakış açılarını güçlendirdiğini düşünüyorum. Gül Oralı’nın çizimleri bu noktada kitaba ayrı bir değer katıyor.
“Çikolata Ülkesi etrafı dağlarla çevrili derin bir ovada bulunuyormuş. Etrafında o kadar büyük dağlar varmış ki insanlar, ülkenin dışına çıkmaya bile üşeniyorlarmış. Çocuklar hallerinden çok ama çok memnun olduğu için, büyüklerse şişmanlıktan ve hastalık yüzünden ülkelerinden ayrılmıyorlarmış. Ülkenin tek bir vatandaşı dahi başka yerleri görmediği gibi, başka ülkelerin vatandaşları da buranın varlığını bilmezmiş.”