Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
Düşünmek, sorgulamak, hayal etmek… Bunlar insanı gerçek bir insan yapar. Amerikalı yazar Richard Bach, en bilinen eseri olan Martı Jonathan Livingston romanında bizleri sınırlarımızı aşmaya davet ediyor.
Orville ve Wilbur Wright önce uçmayı hayal ettiler, ardından düşündüler, araştırdılar, sorguladılar ve ilk motorlu uçağı gökyüzünde uçurmayı başardılar. Peki ya Wright kardeşler kendilerinden önce yapılanları sorgulamasaydı? Yanlışları bulmaya, yeni çözümler üretmeye çalışmasaydı neler olurdu? Bugün muhtemel yine uçuyor olurduk ancak bu teknolojiye ulaşmamız daha geç bir sürede gerçekleşebilirdi.
Jonathan Livingston bir martıdır. Ancak bütün martıların aksine onun amacı yiyecek bulmak değil, uçmaktır. Peki bu farklı bir şey mi? Evet, Jonahan en iyi uçuşu yapmayı istiyor. Diğerlerinin yaptıklarından farklı olmayı… Deniyor, deniyor, deniyor. Bach, bizleri gökyüzünde sınırlarını aşmaya çalışan bir martı, Jonathan Livingston ile tanıştırıyor.
Kitaptan
Durgun denizin minik dalgacıkları üzerinde, güneşin altın gibi ışıldadığı pırıl pırıl bir sabahtı.
Sahilden bir mil uzaklıkta, denizi kucaklarcasına ilerleyen bir balıkçı teknesi, martılara kahvaltı zamanının geldiğini haber veriyordu. Binlerce martı, bir lokma yiyecek için mücadeleye girişmişti bile. İşte zor bir gün daha başlıyordu.