Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
Ne yana baksak üçüncü nesil kahvecileri görüyoruz ya da ellerinde karton bardaklarıyla bir yerlere koşturan insanlar. Artık kahvecilerde arkadaşlarınızla buluştuğunuzda insanların kahve kültürümüzün geliştiğini söylediklerini duyabilirsiniz ancak asıl olan kahve kültürümüzün değiştiği… Bugün pek çok büyük kahve üreticisi yahut kahve zincirinin Avrupa ve Amerikalı şirketler olduğunu görsek de aslında kahvenin ve kahvehanelerin hikayesi çok eski ve farklı kültürlere dayanıyor. Kahveyi aslında bugün Etiyopya olarak bildiğimiz Habeşistan’a borçluyuz. Kahvehaneleri ise Türkler’e… Peki Avrupa nereden çıktı? Stewart Lee Allen’in kaleme aldığı Kahvenin Hikayesi kitabı bize kahve kültürünün ortaya çıkışını ve dönüşümünü anlatıyor. Merve Yalçın’ın çevirisiyle Maya Kitap’tan okurlarla buluşan bu kitabı okurken bir yandan kahveye daha fazla saygı duymayı öğrenecek, diğer yandan ise Lee Allen’in bir fincan kahve için başından geçenleri okuyarak büyük bir maceraya dahil olacaksınız.
Kahvelerinizi hazırlayın başlıyoruz!
Stewart Lee Allen’ın yolculuğu arkadaşının en lezzetli yemeklerin, en güzel kızların ve en iyi “buna”nın Etiyopya’da olduğunu söylemesi ile ülkesinden çok uzakta, Kenya’da, başlıyor. Lee Allen’in ilgisini çeken şey kızlar değil. Yemekler ise hiç değil ama “buna”yı merak ediyor. “Buna” yani Etiyopya kahvesi. O zaman istikamet belli olmuştu. Lee Allen ve arkadaşı Bill medeniyetin doğduğu topraklara, yani Avrupalılar hala kahvaltıda bira içerken Etiyopyalıların kahve içtiği ve yüzyıllar içinde bir kahve seramonisinin oluştuğu ülkeye seyahat başladı. Onun kahve için yaptığı yolculuklar gerçekten de bu işi ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor yoksa insan bunca tekinsiz yolcuğa çıkmayı sadece hayal edebilir ve sonrasında gülüp geçer.
Lee Allen kahvenin peşinden çok sayıda ülke dolaşır. Önce Kenya’dan Etiyopya’ya, oradan ise Yemen’e gidiyor. Arapların kahve kültürüne bakışı ve buradan yakaladığı bir bağlantı onu Hindistan’a oradan ise Türkiye’ye kadar getiriyor. Önce Konya, ardından ise İstanbul… Ancak bu kadarı yeterli olmaz. Avrupa kapılarına dayanma vakti gelmiştir artık ve Viyana, Paris, Londra… Avrupa’nın ardından ise önce Brezilya ve son olarak ülkesi Amerika…
Kahveyle gelen güç
Kahvenin peşinden giderken Lee Allen’in takip ettiği güzergâh sizlere de bir şeyleri anımsatmıyor mu? Etiyopya, Yemen, Konya, İstanbul, Viyana… Bu güzergâh kahvenin geçiş güzergâhıdır. Diğer yandan Osmanlıların yayıldığı bölgeleri de temsil eder. Kahvenin Afrika’da doğuşundan Batı’da devrimler başlatmasına giden süreçte Osmanlı bir köprü vazifesi görür. Kahvenin yayılma süreci yüzyılları kapsar. Tarihe baktığınızda ise gücün değişimi de benzer yüzyıllarda gerçekleşir. İlk olarak Afrika’da Mısır gibi güçlü devletlerin varlığını sürdürdüğü dönemlerde kahve Afrikalı toplumlar için büyük bir değere sahiptir. Arap topraklarında Osmanlı’nın hakimiyetiyle kahve Türkler arasında da hızla yayılır ve yine bu dönemde Osmanlı dünyaya hükmeder bir noktaya gelir. Ardından Osmanlılar Viyana kapılarından dönerken çok değerli bir şeyi orada bırakır; kahveyi. Bu noktadan sonra ise kahvenin Avrupa’da yükselişiyle birlikte Avrupa’nın Doğu’nun karşısında yükselişi de başlar. Sömürgeci yapıyla Brezilya gibi Güney Amerika ülkelerinde yayılan kahve kültürü son olarak Amerika’ya kadar uzanır.
Dini sembolden devrime…
Asya toplumlarında yaygın olan inanışlarda çay önemli bir yere sahiptir. Bugün bile Asya’da çay kültürü oldukça gelişmiştir. Asya toplumlarında çay dini seramonilerde kullanılan bir içecek olarak kabul görürken kahve ise İslamiyet için bu noktadadır. Sufilerde kahve pek çok dini seramonide kendine yer bulur. Hristiyan topluluklarda ise şarap benzer bir konumdadır. Ancak alkolün yasak olduğu İslam inancında kahveye yüklenen anlam da her zaman bugün olduğu kadar masum değildir. Kahvenin insan üzerindeki enerji veren etkisi tıpkı alkolde olduğu gibi önceleri hoş karşılanmaz hatta zaman zaman yasaklanması gündeme gelir. Her şeye rağmen Osmanlılar’da kahvehane kültürü oldukça gelişir. Türklerde gelişen bu kültür Viyana kapılarında bırakılan kahvelerle Avrupa’da yaygınlaşmaya başlar.
Kahve demokrasinin oluşmasına da katkı sağlamıştır. Kahve kültürünün bir parçası olan kahvehanelerde insanlar çeşitli konularda eleştirilerini dile getirirken mevcut hükümetlerin bu konuşmalardan rahatsız olması ve bu durumun insanların hayatlarını tehlikeye sokması sonucunda sandıklar kullanılmaya başlar ve kapalı oy sistemi olarak bugün uygulanan sistemin temelleri atılır. Böylece fikirlerin kimlerden çıktığı da bu fikri kimlerin desteklediği de saklı kalmış olur. Zamanla kahvehanelerden sokaklara taşan fikirler devrimlerin fitillini ateşler.
Bu kitap üzerine söylenecek çok söz olsa da iyisi mi siz bu kitabı bir fincan kahve eşliğinde kendiniz deneyimleyin. Kahvenin Hikayesi tamam ancak daha fazlasını istiyorum diyenler ise yine Maya Kitap’tan Alkol Tarihi kitabını da okuyabilirler.