Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
Kronik Kitap, Ricoldus De Monte Crucis’in Doğu Sehayatnamesi – Bir Dominikan Keşişin Anadolu ve Orta Doğu Yolculuğu adlı kitabın ardından bu kez Ebu Dülef’in İran Seyahatnamesi’ni okurlarla buluşturdu. Serdar Gündoğdu’nun tercümesini yaptığı kitap 10. yüzyılın başlarındaki İran coğrafyasını anlatıyor.
Şahsen Ricoldus De Monte Crucis’in seyahatnamesinden büyük bir keyif alan ve bir takım dersler çıkaran biri olarak bu seyahatnameyi biraz yavan buldum. Bunda Ricoldus’un kişisel deneyimlerini aktarmasının da etkisi olduğunu inkar edemeyeceğim. Onun anlatımı seyahatnameyi bir coğrafya kitabı olmaktan çıkarırken, Ebu Dülef’in seyahatnamesi ise okura neredeyse bir coğrafya kitabı okuyormuş hissi veriyor.
Öncelikle her ne kadar kitapta hakkında bilgi verilse de henüz okuma fırsatı bulmayanlar için Ebu Dülef’ten bahsetmek istiyorum. Samanoğulları döneminde yaşamış olan Ebu Dülef, II. Nasr döneminde elçi olarak görevlendirilip Çin’e gönderiliyor ve özellikle iki seyahatnamesi ile biliniyor. Ancak Ebu Dülef seyahatnamesinde öyle sözler ediyor ki, gerçekten seyahat ettiğine inanamıyorsunuz. Zaten bu noktada kulaktan dolma bilgilere de yer verdiği düşünüldüğü için eleştiriliyor. Çin’e yolculuğu sırasında kaleme aldığı ilk seyahatnamesinde verdiği bilgiler oldukça eleştirilen Ebu Dülef, İran Seyahatnamesi’nde ise bu yargıyı kırmayı başarıyor ancak zaman zaman abartmaktan da geri kalmıyor.
İran Seyahatnamesi’ne genel olarak baktığınızda daha önce de belirttiğim gibi bir coğrafya kitabı tadı veriyor; şu tur rehberi kitapçıklarından biri gibi. Nerede neyin olduğu, nelerin bulunduğu gibi bilgiler anlatılıyor. Ayrıca koskoca İran coğrafyasını anlatırken, kimi kentlere ayrılan alan oldukça kısa… Diğer yandan buna rağmen etkileyici çünkü; 10. yüzyılın başında bu coğrafyayı gözünüzde canlandırmanızı sağlıyor.
Bu kitapta Serdar Gündoğdu’nun çabası, emeği takdir edilesi. Rahatça okunan bir tercüme yapmış olması ve verdiği notlar kitabı daha cazip hale getiriyor. Bu kitapta notlar akışı yavaşlatan bilgiler içermiyor. Bu notlar sayesinde adeta İran Seyahatnamesi’nin dışında farklı seyahatnameleri de elinizin altında bulundurmuş oluyorsunuz.
Öte yandan Ebu Dülef’in İran Seyahatnamesi üzerine sadece olumsuz konuşmak da bir haksızlık olacaktır. Çünkü Ebu Dülef’in verdiği bilgiler o döneme dair oldukça önemli bilgilerdir ve tarihe hayalci yaklaşmanın ötesinde önümüze daha gerçekçi bir tabloyu çıkarır. Ayrıca bugünün 10. yy’ın şartları ile bugünü bir tutmak da zaten tarih bilimine ters düşecektir. O dönemin karanlığında bir seyyah olmak bile başlı başına bir cesarettir.
Sonuç olarak İran Seyahatnamesi tarihe ilgi duyanların mutlaka ilgisini çekecektir. Eserin Türkçe’ye ilk kez kazandırılmasını da dikkate alacak olursanız; bu çalışmayı göz ardı etmemek en doğrusu olacaktır.
Yozlaşmayı fark etmek: Bir Dominikan Keşişin Anadolu ve Orta Doğu Yolculuğu