Yıl sona eriyor ancak insanlar üretmeye devam ediyor. İnsan okudukça kendini aşıyor; yeni şeyler denemek bizlere farklı zevkler kazandırıyor. Sadece roman ya da öykü okumak olmaz, şiir de okumalı ya da deneme… Ya da tam tersini de yapmalı insan. Ve çevresinde olup bitenleri de anlamaya çalışmalı…
Yepyeni bir yıla girerken bu yılın son kitap listesini hazırlamak istedik. İşte 2017’nin son haftası için hazırladığımız 14 kitap önerisi listesi. Bu listede denemeler, şiirler, romanlar ve çok daha fazlasını bulacaksınız.
1. Siyah Gözler —Cemil Süleyman
“Oh, bu ne iyi bir şeydi!… Bunu düşündükçe, kalbi bir hazz-ı itmînânla doluyor ve bundan bir zevk-i hayvanî duyarak, mest oluyordu. Heyecanından titriyor; muhakemâtını zapt eden bir ihtirâs-ı cinnetle adalâtı geriliyordu. Birden, heyecanlarının galeyân-ı tehevvürüyle kendini kaybetti. Ve ne yaptığını idrak edemeyen mütehevvir bir kaplan savletiyle delikanlının üzerine kapandı. Artık hiçbir şey düşünmüyordu…”
Türkçe edebiyat tarihinin canlı dönemlerinden Fecr-i Ati’nin sesini en çok yükselten yazarlarından birinin, Cemil Süleyman’ın hayli ses getiren eseri Siyah Gözler, adı belirtilmeyen dul bir kadının bakış açısıyla yazılan; son derece sarsıcı, yer yer dehşet verici, psikolojik tahlillerin ve kıskançlık/haz/pişmanlık/tutku/hırs gibi birden fazla duygu durumunun insan bünyesindeki karşılığının güçlü bir şekilde yansıtıldığı bir roman. Kendisinden oldukça genç bir delikanlıya âşık olan; bir yandan bu aşkın ruhunda yarattığı duygu çatışmalarıyla bir yandan da hissettiği yoğun kıskançlıkla boğuşan genç kadının zihninden geçenler, okura döneminin aşk camialarını, aşka ve bedene bakışı, toplum önyargılarının insan ruhunda yaratabileceği gelgitleri de gösteriyor.
2. Tanrı Kuşlarıyla Buluşmak —Ursula K. Le Guin
Ursula K. Le Guin, şaşırtıcı ve güçlü şiirleriyle Yitik Ülke’de. Gökçenur Ç.’nin enfes çevirisiyle, şiir okurlarına benzersiz bir yolculuk fırsatı… Keşfedin…
Bu nefes başka bir nefes.
Ne alındı, ne salındı geçmişte.
Ölüm susunca konuşan bir ses
Ertesiz bir şimdide.
Bir nefes alıyorum tekil bir nefes.
Bir an için ağzımda özgürlüğün tadı.
Başlıyor dans, es rüzgâr es,
gibiyim söğüt dalında bir söğüt yaprağı.
3. Ekoloji Almanağı 2015-2016 —Cemil Aksu, Ramazan Korkut
Çevre, ekoloji ya da ‘‘yaşam savunusu’’ olarak adlandırılan bu hareketlerin söz ve eylem kapasiteleri, uzun zamandan beri siyasetin gündemini işgal eden ‘‘kriz tartışmalarının’’ satır başlarını oluşturan ‘‘temsiliyet, yatay örgütlenme, iletişim tekniklerinin siyasete etkisi, doğa-kültür/insan çatışkısı’’ gibi konuların da daha içeriden tartışılmasını sağladı, sağlıyor. 90’lı yıllarda bir iki yayınevi, dergi ve bir iki dernekle sınırlıyken, 2005’ten sonra birçok yerel platform kurulması, ekolojik temalı sitelerin, sosyal medya hesaplarının açılması, yayınevlerinin dizi başlıklarına ‘‘ekoloji’’yi eklemeleri, belli başlı haber sitelerinin anasayfalarına ‘‘ekoloji’’ butonu eklemeleri hız kazandı. Artık ‘‘ekoloji’’ gündelik yaşamımızın ana gündem maddelerinden biri…
4. Karanlık Yılbaşı Öyküleri-Aralıktan Sızan Karanlık
Yine bir yılbaşı yaklaşıyor. Peki yılbaşının anlamı nedir sizin için? Sadece eğlence midir? Herkes o gece eğleniyor mu sanıyorsunuz?
Her Aralık ayının sonunda yeni bir yıla girecek olmanın heyecanı ve sevinci içinde tatlı bir telaş görünür dünyanın her yerinde. Ama her şey görünenden ibaret değildir.
Kimi için tüm ailenin bir araya geldiği bir toplantıdır yılbaşı, kimi için arkadaşlarla bir ev partisi, şehrin meydanında patlayan havai fişeklerdir kimi için, kimi için romantik bir akşam yemeği, eğlence, yeni dilekler, yeni umutlar… Herkes için öyle değil oysa… Karanlığı da var bu dünyanın, kuytuları var… Her insanın içindeki karanlık kadar…
Özlem Ertan, Mehmet Berk Yaltırık, Kubilayhan Yalçın, Demokan Atasoy, Gülbike Berkkam, Uğur Kılınç, Funda Özlem Şeran, Uğur Batı, Murat Baykan, Işın Beril Tetik, Alper Kaya, Orkide Ünsür ve Galip Dursun’un elinden çıkan karanlık öyküler, yarattıkları tekinsiz ve gerilimli atmosfer ile içinizi ürpertecek.
Karanlık Yılbaşı Öyküleri sizi gizem, gerilim ve korku dolu sayfalarıyla konfetilerle süslü yılbaşı telaşının ötesindeki gizemli öykülere davet ediyor. —Mesut Örs
5. Umut Hep Var —Makbule Cengiz
Gazeteci-yazar Makbule Cengiz, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’yla gerçekleştirdiği söyleşide, Adalet Yürüyüşü’nün öncesine ve sonrasına dair yanıtlar alırken, bir siyaset adamının portresini de ortaya koyuyor. Kılıçdaroğlu’na dair pek çok “bilinmeyen”i içeren Umut Hep Var, bir yol hikâyesinden biyografik yolculuğa uzanan açık sözlü, sıcak, samimi bir söyleşi.
• Adalet Yürüyüşü, nasıl başladı, nasıl sürdü, nasıl bitti?
• Yürüyüş, 2019 liderini yaratacak mı? CHP’nin 2019 stratejisi ne?
• Özel yaşamıyla, evlat, eş ve baba olarak Kılıçdaroğlu…
• Çocukluğu, gençliği, üniversite yıllarıyla bir siyasi liderin doğuşu…
• Bürokratik yaşamının ayrıntıları ve yolsuzlukla mücadelesi…
• Kılıçdaroğlu ve Erdoğan, tez ve antitez mi?
• Fethullah Gülen, FETÖ ve 15 Temmuz hakkındaki düşünceleri…
“Umut hep var, her zaman var. Türkiye çok güçlü bir ülke. Gazi’nin gençleri, ülkeyi çağdaş uygarlığın ötesine taşımak zorunda. Hiçbir genç asla unutmamalı, Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni gençlere emanet etti. Bu emaneti korumak ve yüceltmek de onların görevi. Gençler Mustafa Kemal Atatürk’ün Bursa Nutku’nu unutmamalılar…”
6. Hobbit —J.R.R. Tolkien
Modern bir klasik ve Yüzüklerin Efendisi’nin çıkış̧ kitabı.
Bilbo Baggins rahatlık içinde kendi kendine yeten bir hayat süren, kilerinden ve bodrumundan daha öteye seyahat etme konusunda gönülsüz bir hobbittir. Ama büyücü Gandalf ve bir grup cüce onu bir maceraya götürmek için kapısında belirdiğinde keyifli hayatı sekteye uğrar. Muhteşem Smaug isimli devasa ve çok tehlikeli bir ejderhanın yıllar önce cücelerin elinden aldığı Yalnız Dağ’ı ve paha biçilemez hazineleri geri alacaklardır. Bilbo plana dahil olma konusunda ayak direse de bir hırsız olarak yeteneğini ve başarısını fark ettiğinde kendisi bile çok şaşırır!
“J.R.R. Tolkien’in kendi çocukları için yazdığı Hobbit, 1937’de yayımlandığında büyük bir başarı yakaladı. Dünya çapında milyonlarca sattı ve ‘neslimizin en mühim kitaplarından biri’ olmayı başardı.” —The Times
“Cücelerden, elflerden, korkutucu goblinlerden ve trollerden oluşan harika bir hikâye … seyahat ve büyülü maceralarla bezeli heyecan dolu bir epik.” —The Observer
Hobbit’in ilk basımının 75. yıldönümünü kutlamak için hazırlanan bu edisyonda Christopher Tolkien’in önsözü ve J.R.R. Tolkien’in illüstrasyonları da metne eşlik ediyor.
7. Kapıyı İçeriden Kilitledim —Özlem Narin Yılmaz
Renan’a âşık olabilmeyi, onunla güzel, dolu dolu bir hayat yaşayabilmeyi hayal ettim. Uzanıp masada boş duran elini tutmak, ağlama ben varım, diyebilmek istedim ama elimi kolumu bağlayan güçlü, hayali başka bir el vardı. Bir esirdim. Kapıyı içeriden kilitleyip, kalbimin odasında tek başıma oturuyordum. O kilit ancak Ruhan’ı içeriye almak için açılırdı. Hiçbir zaman gelmeyecek olan Ruhan için…
Özlem Narin Yılmaz’ın Kapıyı İçeriden Kilitledim adlı çarpıcı eseri, 1950’ler ile 2000’lerin iç içe geçtiği bir roman. Romanın esas karakterlerinden yazar Alin Akyüz, uzak kalmak istedikçe girdabına kapıldığı bir hikâyenin içinde bulur kendini; romanının dahi önüne geçen bir hikâyenin… 1950’lerin İstanbul’unda ünlü şapkacı Madam Marin, çırağı Ruhi Sezer ve güzeller güzeli Ruhan. Alin Akyüz’ün yazmaya ve hayata ilişkin sorularına, bir defterin doğurduğu yeni hayat hikâyeleri ve Ruhi Sezer’in ‘kutsal aşk’ı eşlik eder. Bu ikinci romanıyla Özlem Narin Yılmaz, görünen ile özün, gerçek ile sırrın yolculuğuna çıkarıyor okurlarını…
8. İmzalı 50 Şahane Hikaye
Ot Dergi yazarlarından aşk, ihanet, macera, gerilim, sürpriz, kahkaha dolu öyküler!
Kitapta yer alan isimler şöyle:
Afşin Kum, Ali Atay, Ali Lidar, Angutyus, Aslı Tohumcu, Birol Tezcan, Doğu Yücel, Elif Türkölmez, Ercan Kesal, Erdem Aksakal, Hakan Bıçakcı, Hatice Meryem, İlhami Algör, Kaan Çaydamlı, Kemal Varol, Kurtcebe Turgul, Kutub Şimşek, Menderes Samancılar, Metin Kaçan, Murat Menteş, Murat Uyurkulak, Nazan Öncel, Nermin Yıldırım, Oylum Yılmaz, Ömer Laçiner, Sezgin Kaymaz, Sinem Sal, Teoman.
9. Karganın Duyduğu —Ali Deniz Uslu
“Fark edişlerin acımasız, cesur, yalansız, yalın paylaşımı. Tebrikler Ali Deniz Uslu…” —Erdal Beşikçioğlu
“Dil mantık, sınır kullanmaz hayal rasyonel değildir, ancak gündelik hayata taşırken rasyonalize edilir. Ali Deniz Uslu’nun metinlerini, şiir ya da düz yazıdan ziyade, somut hayaller ve soyut gerçeklerden oluşan bir tutam hayal çevirisi olarak görebiliriz…” —Levent Kazak
10. Girdap Balıkçısı —Ali Deniz Uslu
Hayatın bir yerindeyiz; ortasında, kenarında, çeperinde veya dışında. Kim bilir? “Bilmek” mi dedim? Bilmenin boynumuza geçirdiği ilmik sıkı. Taburemiz umut, onun da pamuk ipliğinde ayakları… Ama azınlığımız büyüyor, belli ki fırtına yakın. Mevsimsiz bir rüzgâr esiyor; eski, tanıdık bir kokuyu taşıyor. Aynı gökyüzünün altına, aynı toprağa farklı zamanlarda gömüleceğiz. Şimdi, o güne kadar aldığımız, alacağımız her soluğun bedelini ödeyelim.
“Her kadeh sonunda yeni kapılar açılır ruhun zindanlarına. Bir metamorfoz, modern yıkım belki de deri değiştirme. Çağrılmaya hazır bir adım ötede, herkesin içinde…”
Cephesi olmayan bir savaş… İnkâr etmek bulaşmasın bir kere üstünüze, çünkü vicdan lekesi bedenden çıkmaz, tine işler, hızla sirayet eder. Bizim tek şansımız en yakın yerinden tutmak kendimizi…” “Evet, şimdi hazırsınız, köprüden önce son çıkışı isteyerek kaçırın. Gittiğiniz yerde bulacaklarınız ve karşılaşacaklarınız yalnızca sizi ilgilendirir. Keyfini çıkarın…”
11. Dünya Dönmeden Önce —Sönmez Karakurt
Neler hissettiğimi tahmin edebiliyor musunuz? Sonraları çok düşündüm bu ânı. Bir şeyler beynimin içini kemiriyor gibiydi. Ufak kurtlar… Bâzı yetilerinizi kaybettiniz mi hiç? Elinizin, ayağınızın bir daha sizi dinlemeyeceğini sandınız mı? Kurtçuklar beynimi kemiriyor, tadı benim damağımda kalıyordu. Göğsüm üfleyince şişip sonra sönen kubbeler gibi aşağı yukarı deviniyordu. Kalbim orda uçtu gitti. Dizlerimin üstüne neden düşmediğimi şimdi bile sorarım kendime. Belki de düştüm de haberim yok, hiç belli olmaz.
12. Tipi Dindi —Mahmut Yesari
Şöhretini Çoban Yıldızı (1925) adlı romanıyla sağlayan Mahmut Yesari, 1920’lerin sonlarında ve 1930’larda yayımlanan romanlarıyla popüler bir yazar olarak belirmiştir. Gazete ve dergilerde yayımladığı onlarca hikâyesi, fıkra, deneme, eleştiri ve hatıra yazısı, onun şöhretini canlı tutmuştur. Hayatını yazarak kazanan Yesari, verimliliğinin karşılığını bulamamış bir yazardır. Şöhreti de, erken ölümüyle birlikte sönmüştür. Bazı kitapları ölümünden sonra yayımlanmışsa da bunlar, onun unutulmasının önüne geçememiş; tefrika romanları, hikâyelerinin hepsi, hatıraları ve diğer yazıları gazete ve dergi sayfalarında kalmıştır.
Mahmut Yesari, “popüler romancı” sıfatını aşan bir yazardır. Çok ve çabuk yazmak zorunda olması nedeniyle anlatımındaki rahatlık hemen fark edilir. Bununla birlikte, roman kurgusunda gevşekliğe ve dil kullanımında savrukluğa düşmez. 1932’de tefrika edilip 1933’te kitap olarak yayımlanan Tipi Dindi, kurmacadaki ustalığını gösteren bir romandır. Türkçeyi kullanımındaki rahatlık, özellikle figürlerin diyaloglarında belirginleşir. Figürlerin canlandırılmasında hem diyaloglar hem de psikolojik çözümlemeler romanın başarısını sağlar. Tipi Dindi, kurgu tekniği yönünden de özgün bir metin olarak öne çıkar. Romanın merkezî figürü Macit’in dönüşümüyle toplumsal bir olgu yansıtılır. Bir yaşayış biçiminin çöküşü, Macit üzerinden sergilenir.
Tipi Dindi’de, 1930’lar İstanbul’unun merkezden taşraya sosyal panoraması sunulduğu gibi, kahramanı Macit üzerinden bir “yok oluş” veya “ölüm” hikâyesi anlatılır. Bu, hem hayatı gerçekleriyle göremeyen ve yenik düşen bireyin hem de yeni bir toplumsal yapılanışa ayak uyduramayan ailenin ölümüdür. Macit, hayatın zorlukları karşısında zihinsel felce uğrar; babasının ölümü sonrasında sırtlanmak zorunda kaldığı aile yükünün altında ezilir. Deneyimsizlik, kimsesizlik, yoksulluk ve hayat bilgisi eksikliği, Macit ve bakmakla yükümlü olduğu iki kardeşinin hayatında tipi etkisi yaratır. Kız kardeşi Müzehher sefalet içinde ölür; devletin sahip çıkmasıyla yatılı okulda yeni hayata katılan erkek kardeşi Niyazi, yapayalnız kalır; Macit, akıl hastanesinde son nefesini verir. Bütün bunlar yaşanırken çevreden gelen yırtıcı ilgi ve yağma sonrasındaki ilgisizlik, Tipi Dindi’nin topluma dönük eleştirisini yansıtır. Bu yönüyle tipinin hâlâ dinmediği rahatlıkla söylenebilir.
13. Okuma Hikayeleri
Her insanın bir hikâyesi vardır sonuçta. Okuma Hikâyeleri’ndeki metinlerin her birinden tutkuların en soylusuna sevdalanan beyinlerin ürpertisi süzülür. Bir yüreğin, hülyalara açılan bir yüreğin ilk çarpıntıları görülür bu metinler toplamında. Çeşitli deneylerden geçerek okumak ülkesine ram olan bu seslerin hepsinden öğrenilecek güzellikler vardır. Bu güzellikleri paylaşmak, yeni güzelliklere kapı aralamak gayretini göstereceklere bir pusula olsun amacıyla söz konusu metinler bir araya getirildi. Bu yazıların her birinden taşan okuma deneyimleri içselleştirilerek yeni yaşantılar örülebilir. Yeni yollara, yeni yolculuklara başlanabilir.
14. Tilkinin Ziyafeti —Alev İnan
İçinizdeki tilkileşmiş kadının ruhu, keşfedilmek üzere orada bekliyor!
Daha önce mitolojik karakterleri ve öykülerini günümüze uyarlayan, bazen de kendi mitolojisini yaratan tarzı ile farklı bir kulvarda ön plana çıkan yazar Alev İnan, bu defa Japon mitolojisinin en ilginç karakterlerinden biri olan Tilki Ninko’yu tilkileşen bir kadının hikayesinde başkahraman olarak günümüze farklı bir şekilde, geleneksek kalıplardan uzak bir şekilde uyarlıyor.
Tilkinin Ziyafetiadlı romanında Alev İnan, bir kadının kayıplar yaşadığı hayatının travmatik bir döneminde, duygularını, özel hayatını, geçmişini, her şeyi ve herkesi sorguladığı karanlık bir yolculuğa adım atışını anlatıyor. Bu engebeli yolun rehberi, ölen annesinin dolabında keşfettiği müstesna birTilki. Yolculuğun finali ve öykünün doruk noktası ise bir arkadaş toplantısı…
Yazar kitabında “güya” dostlukları yakın mercek altına alırken, “görünürdeki” samimiyetlerin ve toplumun bireyden beklentilerinin başkahramanı nasıl bir varoluş mücadelesi içine sürüklediğini, bunun sonucundaki dönüşümünü ve değişimini kendine özgü sıra dışı bir anlatımla dile getiriyor.
Kitabın kahramanı Karmen, hayatla olan kavgasında benliğinin iyileşmemiş yaralarına son bir kez tuz basarken, ‘başkalarını’ da kendi gerçekleriyle yüzleştiriyor.