Öncelikle şunu sormak istiyorum. Kişisel gelişim üzerine yazmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Benim yazarlık serüvenim bir amaç değil bir sonuç. Senelerce kendimi bulma yolculuğu içinde ilerlerken yaşadığım deneyimleri kalıcı hale büründürmek için önce blog yazarlığı sonra da kitap yazarlığım ortaya çıktı. Uzun süre blog yazılarımla ulaştığım insanların hayatlarında bir fark yarattıklarını gördüğümde yazılarımı internet ortamından maddesel gerçekliğe dönüştürme kararı verdiğimde “Kendime Doğuşumun Güncesi” dünyaya geldi. 2011 yılında çıkan bu kitabımın ardından şu anda 10. Kitaba ulaşan zamanda kısa içerikte yoğun 7 yıllık bir serüven benimkisi. Klavyem durmadığına ve ruhum üretme telaşında olduğuna göre bu süre daha çok uzayacak gibi duruyor.
Bilimden çok sıklıkla yararlanıyorsunuz. Bilimsel dil genellikle insanlara sıkıcı geliyor. Okurlarınızdan nasıl bir geri dönüş alıyorsunuz?
Diğer kitaplarımda bilim dilini çok tercih etmedim. Fakat bu kitabın insanlarda içsel bir devrim yaratmaya ihtiyacı olduğundan bu devrimi bilimsel gerçekleri kullanarak yapmanın daha doğru olduğunu düşündüm. Düşünsenize kitabın içindeki ”Gerçeklik aslında gerçek değil” söylemini kuantum fiziğini kullanmadan açıklayamazsınız. Anlaşılırlığı arttırmak için gelebilecek tüm soruları kendime sorular sorup cevaplayarak okuyucuya aktarma yöntemini seçtim.
“Kendine Doğuş Atölyesi”nden bahsedebilir misiniz?
Benim kendi dönüşüm yolculuğumda bir çok öğretinin işime yarayan alanlarını alıp kendime ait bir sentez oluşturdum. Bu sentez bireysel uygulama yaptığım kişilerde işe yardığı için grupları da bu yöntem sıralamasında çalıştırmaya karar verdiğimde “Kendime Doğuş Atölyesi” ortaya çıktı. İsmini ilk kitabımdan alan bu atölyede basamak basamak farkındalık ve dönüşümün ipuçlarını paylaşıp yaşamı yüceltmeyi hedefliyorum
Kitaptan bir soruyla devam etmek istiyorum. Gerçekliğin ne olduğunun anlatılması için insanların kafalarının karışması gerekiyor mu?
Hepimiz bugüne kadar bize dayatılmışları gerçeklik olarak kabul edip otomatik olarak yaşıyoruz. Bu yaşam modeli herhangi bir soruya mahal vermeden rutin içinde kolaylıkla akıp gidiyor fakat aradığımızda içinde kendimizi bulamayacak kadar kendimize yabancılaşmış bir şekildeyiz. Bir çoğumuzun kurban modunda olduğu bu yaşam serüveninin, hayatımızın efendisinin bizler olduğunu anladığımız hale dönüşmesi lazım ki bir şeyler değişebilsin. Hayat bildiğimiz gibi değil. Çok daha boyutlu ve gerçeklik bizim eserimiz. Bu bilgilerin sindirilmesi için kafaların karışıp, kişilerin bildiklerinin ötesinde bir gerçeklik içinde yaşadıklarının anlatılması gerekiyor. O yüzden kafalar karışmalı, eskiler sarsılmalı.
Sizce hayatta değişimin karşısındaki en büyük engel kimdir veya nedir?
Değişimin karşısındaki en büyük engel kendimiziz. İstediğimiz ve kararlı olduğumuz an değişim kaçınılmaz iken kendi gücümüze olan inançsızlığımız, hak etmediğimize dair yanlış inançlarımız değişimin karşısında engel oluşturuyor. Geleceğimizin bir oyun hamuru gibi şimdiki kararlarımızdan ve oluş hallerimizden ötürü şekillendiğini unutmadan, her an hayatı kendimize hizmet eder hale getirerek yaşamayı seçmeliyiz. Değişim her yaşta her ortamda mümkündür, yeter ki isteyin.
Kitapta bazı bölümlerde okura belli başlı durumları yazması için boşluk bırakmışsınız. Okurun kendisiyle yüzleşme fırsatı mıydı bu? Değişim önce yüzleşmeyle mi başlar?
Kitabım bildiğiniz gibi bir yöntem kitabı. Bu yöntemin uygulanması sırasında kişilerin aktif olarak sürece katılması gerekiyor. Geleceğini değiştirmek isteyenlerin oturup öncelikle yaşamlarını gözden geçirmeleri, kendilerinin onlara hizmet etmeyen yaşamsal alışkanlıklarının farkına varmaları, yüzleşmeleri gerekiyor. Bu boşluklar “Dur ve yaşamını gözden geçir” esleri.
Şu şekilde bitireyim. Ezbere yaşanmış bir ömür, sizce ne kadarı yaşanmış bir ömürdür?
İnsanların bir çoğu yaşamlarını otomatik bir şekilde yaşayarak geçiriyor. Arada gerçekten ne istediklerini, nasıl olmak istediklerini düşünmeden otomatik etki-tepki oyunlarının içinde varolamadan geçen koskoca bir hayat. Yaşam bundan daha büyük ve güzel. Otomatik değil kendimiz olarak ve her anına imzamızı atarak ilerlediğimiz bir yaşam için bütün mücadelelere değer.