Cinius Yayınları, Ali Şahin’in ‘Mevsimler Geriye Döner’, Hidayet Sayın’ın ‘Toplu Oyunlar 5’, M.T.’nin ‘Bilgi Ağ Zaman’ ve Sevda Beytaş’ın ‘Çığlık’ kitaplarını okurlarla buluşturuyor.
Mevsimler Geriye Döner (Ali Şahin)
Mevsimler Geriye Döner
Zamandır bu hızlı geçer
Mevsimler geriye döner
Yüreğim hasretin içer
Gözlerim dereye döner
Şu gönlümü verdim sana
Döndürüp yüzünü yana
Zamansızım deme bana
Sevenler arıya döner…
Toplu Oyunlar 5 (Hidayet Sayın)
İnsanoğlu İlk Çağlardan beri anlayamadığı, algılayamadığı bazı olayları doğaüstü güçlerle ilişkilendirmiş, bu nedenle değişik tanrılar yaratmış, zor zamanlarında onlara sığınmak durumunda kalmıştır. Aslında güçsüz olan, ancak çıkarları için bu durumu abartarak, insanları baskı altında tutmak gerektiğini düşünen bu tanrılar, her çağda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Günümüzde süpergüç konumundaki devletlerin yaptığı gibi…
Binlerce yıl önce yaşanan Troia savaşında ve savaş sonrasındaki gelişmelerde, bunun örnekleri görülmüş, insanlar kendi yarattıkları ve doğaüstü gücün odağı olarak gördükleri bu tanrılara boyun eğmişlerdir. Aklın gelişmesi ve emeğin öneminin ortaya çıkması, bu yapay tanrı dönemini kapasa da, bugün para ve silah gücünün yoğunlaştığı ülkelerin baskısı, özgürlük ve bağımsızlık olgusunu zedeleyegelmiştir. Troia savaşıyla ilgili bu üç oyun, uzun insanlık serüveni içinde, eskilerde kalmış olaylar zincirini yansıtmaya çalışırken, günümüzün olaylarıyla da, bir koşutluk ortaya koymayı düşünmektedir.
Bilgi Ağ Zaman (M.T.)
İnsanoğlu on binlerce yıllık tarihi boyunca, devasa bir evrenin sahip olduğu küçük bir galaksinin uzak ucundaki ufacık bir gezegende ‘medeniyet’ adını verdiği bir kurguyla uğraştı. Bu kurgunun üç ana sacayağı, insanoğlunun tanımında uzlaştığı ‘Bilgi’, bilginin üzerinde aktığı ‘Ağ’ ve ağ üzerindeki paylaşım hızını gösteren ‘Zaman’dır. Bilgi ve bilginin üzerinde aktığı ağ uzun süre çok durağan bir yapı sergilese de, bilgi yıkıcı teknolojilerle ağ ve zamanı yeniden ve yeniden kurgulama gayretine girişti. Ağ ve zaman ise bilgiyi sürekli besledi. Bu sayede medeniyet kurgusunun inşası son 300 yılda ciddi bir ivme yakalayarak günümüzde inanılmaz bir hıza ulaştı.
Medeniyet kurgusu inşa hızının yeni ağ yapılanmaları ile hayal edilemeyecek seviyelere ulaşacağı bir gelecek hemen önümüzde duruyor. Geçmişin bize bu üç sacayağı üzerinden öğrettikleri aynı zamanda ‘Nasıl bir gelecek?’ sorusunun da cevabını veriyor.
Çığlık (Sevda Beytaş)
Binlerce yıldır reenkarne olan bir kadının yüzlerce hikayesinden bir kaçı… Naire’de kusursuz bir hayatı yasayan beyaz büyü ile insanlığı kurtarmaya çalışan cadıların kötülere karşı verdiği mücadele şiirsel bir dille anlatılmaktadır… Hukukun olmadığı yerde kaos olur, işte dünya tam böylesi bir kaosta yok olurken, Naire’nin perileri insanlığa el uzatır… Şayet hukuk kötülerin cezasını vermezse, insan insanı cezalandırır… Bu da bilgelikten uzak mediyetlerin -Babil gibi- yıkılmasına vesile olur… Nedenin sonuçtan daha önemli olduğu bir yargılama sistemini insan ırkına vaad eden NTaire meclisi, bu çabalarında başarılı olabilecekler mi? Çığlık serisinin bu ilk kitabında, işte tüm bu soruların sadece başlangıcına yer verilmiştir… Sonraki serilerde ise cevaplar anlatılacaktır, yine mistik bir üslupla, yine düz yazı ve şiirin iç içe geçtiği sıradışı bir yaklaşımla… Asıl soru şu: İyi bir insan canavara dönüşüyorsa, bunda onun iyiliğini suistimal edip, onun ruhunu öldürenlerin hiç mi suçu yok? Ve suçlu o canavar mıdır, yoksa onun ruhunu defalarca öldürüp bu ölümlü ve zalim dünyada her gün yavaşça ölümünü seyretmekten zevk alan sadistler mi suçludur? Suçlu kimdir? Kötünün cezası verilmediği için sisteme inancını yitirmiş insan mı, yoksa yasaları zenginlerin yararına kullanan ve mesleğini hakkıyla yerine getirmeyen sözde avukatlar mı? Ve bu sözde avukatlar, parası olmayanlara yaptıkları manüpülasyonla gece yastığa kafalarını nasıl rahatlıkla koyabilirler? Suçlu kim? Yazarını mağdur eden bir kitabevi, yazarı hakkını arayınca, yasalarda açıklıkları lehine kullanıp, yazarının ölümünü şehvetle seyreden yayınevi sahibi ve editörü mü, yoksa sistem mi? Kim suçlu? Kadınlarımız öldürülürken, kadınları koruyan yasaların bazen kifayetsiz kalışı mı? Yavaş işleyen yargı sürecinde mi suçu aramalıyız, yoksa işler ve güçler içinde ve yedi milyar nüfusluk şu dünyada egosuna hükmedememiş insan mı suçlu? Kim suçlu? Hepimiz! Sesini çıkarmayan, adeletsizliğe karşı ise daha suçlu…