Cinius Yayınları yeni kitaplarla raflarda yerini alıyor. Berkan Pala’nın ‘Başka Diyarların Güneşi’, Deniz Günsür’ün ‘Maviye Giden Yolda’, Ergül İlter’in ‘Zakkum Zamanıydı’, İshak Üçkan’ın ‘Biz Dünyalı Değiliz’, Serkan Tuna’nın ‘Bir Modernleşme Öyküsü Türkiye’de Yılbaşı Kutlamaları (1926 – 1950)’ ve Turgut Karabekir’in ‘Dogmadan Bilime’ kitapları okurlarla buluşuyor.
Başka Diyarların Güneşi (Berkan Pala)
Hayatımızın en kısa zaman dilimi, en güzel, en masum, en temiz yıllarıydı çocukluğumuz… Oyunlarda yenilmek kadardı üzüntülerimiz, düştüğümüzde dizimizin kanaması kadardı acılarımız, en sevdiğimiz oyuncağın kaybolması kadardı kayıplarımız. Büyümek istedik hep, hemen büyümek. İsterken acıların, kırgınlıkların, üzüntülerin de büyüyeceğini bilemedik!
1970’lerde Ege’nin bir orman köyünde yaşayan çocukların hayalleri ve ufukları nereye kadar gidebilirdi ki? Elektriğin, telefonun olmadığı, aşıdan yoksun bir köyde, iğneleri bile köyün imamları tarafından yapılan çocuklar ne kadar sağlıklı olabilirdi? Hastalıktan çok çaresizlikle, yanlış tedavilerle büyümeye çalışan çocuklardan kaçı ayağa kalkıp oyunlar oynayabilirdi ki? Ülkenin doğusundan, doğal afetten kaçan bir aile kötü kaderinin ne kadarını geride bırakabilirdi? Bozkırda evladını sonsuzluğa uğurlamış bir annenin feryadı çam ve meşe ağaçlarıyla kaplı dağlarda yankılanıp ne kadar içimizi yakabilirdi?
Birbiri için çarpan iki kalbin önünde hangi engeller durabilirdi? Puslu havalarda avlanan kurt ay ışığında sürüye saldırıp büyük sevdanın önüne geçebilir miydi? İrfan da bu köydeki çocuklardan biriydi. Peki, o ne kadar değiştirebilecekti kaderini? Yaşadığı köyden daha büyük bir ufku olan İrfan’ın gözünden bir köy ve yarım kalmış hayatların hikâyesi…
Maviye Giden Yolda (Deniz Günsür)
Bu güzel eserinde sevgili Deniz, en güzelinden katıksız hisleriyle karşımıza bir edebiyat ziyafeti sunuyor… Okudukça herkesin kendinden bir parça bulacağı bir dünya… —Sinan Mahir Kayıran
Hayat ne kadar zor, ya da ne kadar kolay…
Başımıza gelenleri başımıza gelen şeyler olarak mı değerlendiriyoruz yoksa yaşam içinde dönemeç noktaları mı?
Bir çocuk bir hayatı, hayata bakış açımızı, yaşam görüşümüzü ne kadar etkiler?
Otizm?
Yıllarca sinema perdesinde, kitap sayfalarında bir şekilde gördüğümüz, çoğu kez kocaman bir muamma, korkulan bir bilinmezlik, yabancılık, sessizlik, ulaşılmazlık barındıran bir muamma…
Ya başınıza geldiğinde ne hissedersiniz?
Korkunç bir son mu?
Umutsuz bir hayal kırıklığı mı?
Belki de bunların tam tersi bir umut yolculuğu; bir ışık demeti, deneyimlerle dolu bir süreç…
Bu kitapta umut var, başarının öyküsü mü dersiniz bilmiyorum, aslında odaklanılan realist ölçülebilen bir başarıdan ziyade var olan koşullarda nasıl mutluluk şarkısı mırıldanıp mavi bir yolda yürünebileceği…
Hayatın bize verdiklerine katkılar sunarak yola neşe ile devam edebilme arzusu…
Zakkum Zamanıydı (Ergün İlter)
“Mantığımın zerresi bile kalmamış beynimde; harbiden kalmamış. Aşk tutkuya dönüştüğünde yitmiş… Yüreğime çoktan kızgın damga vurulmuş, yaram hep kanamalı, çünkü izi derin; belki de bu yüzden her nefes alışım lav misali, kendi dudaklarımı yakıp kavuruyor…
… Asla kurtulmak istemeyişim, bu acıları hak ettiğimi düşündüğüm için… Bu günah benim… Ve ben bu tutkumun onmaz acısını dibine kadar yaşamaya devam edeceğim… Kendime asla çıkış yolu aramayacağım… Asla!”
Biz Dünyalı Değiliz (İshak Üçkan)
Yaşadığımız hayat boyunca birçok sosyolojik ve felsefi sorularla boğuşuruz ve bunlara çözüm bulmak hiç de kolay değildir…
Bunun için yaşadığımız dünyayı, geçmişi ve eğer mümkünse geleceğin bilgilerini çok iyi araştırmak gerekir, ancak bu çok yoğun ve ampirik araştırmalar ile gerçekleşebilir…
Bu kitabımda, öncelikle evren ve dünyamızın oluşumunu daha sonra da dünyamızdaki çesitli ırkları, nereden geldiklerini ve kökenlerini anlattım.
İnsan nasıl ve hangi sebepten dolayı oluşturuldu, ilk ırkı kimler niçin yarattı…
Neden dünyamızda bu kadar çeşitli insan ırkları var, nereden gelmişler, neden son binyıllarda, birdenbire dünya ırklarının çeşitliliği artmış…
Kaç çeşit dünya ırkı var ve bu ırklar hangi yıldız topluluğu ya da hangi gezegenden gelmişler, özellikleri neler… Bu ırkların kendi gezegenlerindeki yaşantıları nasıl…
Bu ırkların fiziksel veya eterik görüntüleri var mı varsa insana benzemeyenler neye benzemekte…
Bunların toplu olarak oluşturdukları Galaktik Federasyona kimler üye…
Bu ırklar dünyamızda nerede ve neden bulunuyorlar, hangi çalışma ve araştırmaları yapıyorlar gibi soruların cevaplarını vermeye çalıştım.
Bir Modernleşme Öyküsü Türkiye’de Yılbaşı Kutlamaları (1926 – 1950) (Serkan Tuna)
Yılbaşı kutlamaları, Osmanlı Devleti’nin son döneminde belirli bir karşılık görmekle beraber Türk toplumunun yılbaşına yönelik asıl ilgisi Cumhuriyet döneminde başlamıştır. Bu noktada, 26 Aralık 1925 tarihli Miladi takvime geçiş kararı önemli bir aşama olarak göze çarpmaktadır. Bu karar sonrasında yılbaşı kutlamaları, etki alanını giderek genişletecek ve 27 Mayıs 1935’te çıkarılan tatil günlerine yönelik düzenlemeyle resmî tatil günleri arasında yer alacaktır.
Bu çalışmada, Cumhuriyet modernleşmesinin önemli kültürel sonuçlarından biri olan yılbaşı kutlamalarının tek parti dönemine karşılık gelen 1926-1950 dönemindeki seyri incelenmektedir. Çalışma kapsamında temel olarak, yılbaşının neden kutlandığı sorusunun yanında nasıl kutlandığı sorusuna da yanıt aranmaktadır. Bu çerçevede Türkiye çapında kutlamalara etki eden faktörler ele alınmakta, kutlama alışkanlıkları ekonomik süreci de içerisine alacak bir şekilde gözden geçirilmekte ve yılbaşı üzerinden yapılan tartışmalar aktarılmaktadır. Böylece Türk toplumunun yılbaşına yönelik algısı sosyo-ekonomik açıdan irdelenerek kutlamaların yol açtığı sonuçlar değerlendirilmektedir.
Dogmadan Bilime (Turgut Karabekir)
Emperyalist Batı Sevr’i geri getirmek için Türkiye üzerindeki baskısını başarıyla yürütüyor. Ortadoğu Batı’nın vazgeçemeyeceği varlıklara sâhip. Bunların geri kalmış Müslüman ülkelerin elinde olması, Batı’nın işini kolaylaştırıyor. İsrail’in varlığının ve çıkarlarının korunması ABD’nin önde gelen gâyesine dönüşüyor. Yalnız kendi kısa vadedeki çıkarlarını düşünen ülkeler, ABD’ne ya biat ediyor, ya da istilâ ediliyor ve onlara, “Böl ve Yönet” uygulanıyor.
Demokrasiye benzer bir idâreye sahip Türkiye, BOP’nın uygulamasına müdâhil olduğunu beyan etmiş (!) olduğu hâlde, Batı tarafından Türkiye üzerinde altmış yıldır uygulanan yozlaştırma, ılımlı İslam reçetesiyle doruk noktasına erişti. Ortadoğu yeni haritasında Türkiye sınırları içine genişleyen ABD himayesinde bir Kürt devleti ve Kuzeydoğu Anadolu’ya sarkan bir Ermenistan olduğu artık saklanmıyor.
Emperyalizm Demokrasi kisvesinde, hiçbir devirde olmadığı kadar, gelişmekte olan ülkelere pençesini geçirmiş, kanlarını emiyor. Gâyeye erişmek için her şey mubah sayılıyor. Yeni yöntem Ekono-Terör. Batı, diplomatik baskıyla elde edemediklerini, ekonomik kıskaca alarak yapıyor.
21. yüzyıl Ekono-Terör yüzyılı olacak. Hem de bunu teknolojide ve uygarlıkta (!) en çok gelişmiş ülkeler yapıyor. Geri kalmış, câhil diye damgaladıkları ülkeler değil! Türkiye’nin kendisini içine düşürülmüş olduğu bu kıskaçtan çıkarması için çok az zamânı var.
Yapısı silahsız bir kurtuluş savaşı vermeye uygun mu?
Türkiye Batı’nın korku ile izlediği, fakat kendisinin hâlâ idrak edemediği gücünü nasıl kullanabilir? Türkiye içten ve dıştan gelen baskılara karşı kendisini nasıl koruyabilir ve kurgulanmış çemberi nasıl kırabilir?
Türk toplumu nasıl kendi kendisine yardımcı olabilir?
Türk toplumu, halkımız Batı kompleksinden nasıl kurtarabilir?
Toplumumuzun kendisini geliştirmek için kötü alışkanlıklarından kurtulmasının yolları nelerdir?
Türkiye’yi aydınlığa kim ve nasıl çıkaracak?
Cevaplarını bu kitapta bulacaksınız.