Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
Hepimizi susturan bir kadın var; Müzeyyen Senar. “Cumhuriyet’in Divası”, ilk solist, ilk assolist, mikrofonda şarkı okuyan ilk sanatçımız… Bir sanatçının hayal edemeyeceği kadar çok insanın ta yüreğine işledi onun eşsiz sesi. Bir insan çıkar ve 7’den 70’e herkese etki eder ya, işte o tam da öyle bir insan.
Anneler bebeklerini ninnilerle büyütür ya, o şarkılarla türkülerle uyudu, büyüdü. Sonra yavaştan eşlik etmeye başladı, öğrendiklerine, en sonunda o bir söyledi, biz hep dinledik. Çünkü o söylerse başka söylerdi, benzemezdi kimse ona…
1918’in 16 Temmuz’u, günlerden Salı. Bursa’nın Keles ilçesine bağlı Gökoz’da bir kız çocuğu dünyaya gelir. Annesi Zehra’nın da sesi güzeldir Müzeyyen’in, mevlitlerde kuran okur zaman zaman. Babası ise bitkilerden ilaç yapar, tedavi eder. Belki de o bu nedenle hem güzel söyler, hem de tedavi eder ruhlarımızı.
Müzeyyen hep şarkı söyler. Altı yaşında bir gece, bir düğünde geceye kadar şarkı söyler, sabahına ise kekeme olarak uyanır. Nazar mı değdi Müzeyyen’e derler. İlaçlar, hocalar, her şey denenir ancak geçmez. Yine de Müzeyyen fark eder ki, şarkı söylerken kekelemez! On yıl kekeme kalsa da şarkı söylemekten hiç vazgeçmez, hatta sanatçı olmasını kekemeliğine bağlar. On yıl sonra ise kekemeliği yine başladığı gibi birden geçecektir.
Müzeyyen 9 yaşındayken annesiyle babası ayrılır. Annesi İstanbul’a gider, o babası ile kalmıştır. Para kazanması gerekir, tütün dizer ancak annesini özler. Bir gece babasının cebinden gizlice para alır ve İstanbul’a gider. Annesi Üsküdar’dadır ancak Müzeyyen İstanbul’u da, annesinin adresini de bilmez. Şansına bir kadın ona yardım eder, bir gece o kadının evinde misafir olur. Ertesi gün şans bu ya, Üsküdar’da annesiyle karşılaşır. Böylece kavuşurlar. Kendisine yardım eden o kadından ise bir daha haber alamaz.
Müzeyyen bülbül gibidir. Ailesi onu Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne göndermeye başlar. Burada müzik eğitimleri alan Müzeyyen giderek parlamaktadır. Onun müziğe bağlılığı, şarkıları aşkla söylemesi önünü açar. Cemiyet’ten hocası Kemal Niyazi Bey ile İstanbul Radyosu’nda söylemeye başlar. Müzeyyen Senar ile birlikte programa ilgi artar. Müzeyyen adı kulaktan kulağa yayılır.
Bu programda onu dinleyenlerden biri de 10. Yıl Belvü Gazinosu’nun sahibi İbrahim Dervişzade’dir. Tarihler 1933’ü gösteriyordur ve artık Müzeyyen Senar gazinoya adımını atar. İlerleyen yıllarda İstanbul’un pek çok ünlü gazinosunda sahne onun olacaktır. O ilk solist ve assolisttir.
Müzeyyen Senar parlamaya devam eder. Takvimler bu kez 1936’yı gösterir. İşte Müzeyyen tüm ömrü boyunca büyük hayranlık duyduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından çağırılmaktadır. Atatürk’ün en sevdiği sanatçılardan olur. O söyler, Gazi Paşa eşlik eder. Paşa onun sesine, Müzeyyen ise Gazi Paşa’nın zeybek oynayışına hayran olur.
Müzeyyen’in değeri, ünü giderek yayılır. Bu kez yurt dışında konserler vermeye başlar. Paris’ten New York’a pek çok şehirde dinleyicileriyle buluşur. Yabancıların da sesine hayran olduğu Müzeyyen aynı zamanda ülkemizde mikrofona şarkı okuyan ilk sanatçımız olur.
Yıllar geçer, Müzeyyen sahnelerden çekilmeye başlar. Tarihler 8 Şubat 2015’i gösterdiğinde ise dünya sahnesine veda eder. O bu dünyadan ışıklar diyarına göçse de, sesi bugün hala her duyduğumuzda yüreklerimize işlemeye devam eder.