Distopyanın başyapıtlarından olan 1984’ü bitirenlerin ortak kanısıdır “Hiç yabancı gelmedi” cümlesi. Kimilerine göre Orwell’ın totalitarizm düşmanlığını anlatan bu kitap 1948 döneminin Avrupa’sına Sovyetler Birliği’ni “öcüleştirmek” için kaleme alındı. “Büyük Birader, çiftdüşün, yenisöylem ve 101 numaralı oda” gibi kavramları hayatımıza kazandıran 1984’teki Orwell’in hayal ürünlerinin farklı isimlerle gerçeğe dönüşeceğini kimse tahmin etmiyordu elbette… 1948’de yazılan bir distopya nasıl günümüzü anlatabilirdi ki?
Yenisöylem
“Her şey dilde başlar” mottosunu esas alan yenisöylem, sözcüklerin yeni anlamlarıyla kullanılmasını sağlarken partiye hizmet eden sınıfların itaatini de kolaylaştırıyordu. Yeni basımlarla duyurusu yapılan ve tasvir edilen bu dil “düşünce suçunu” da oluşmadan ortadan kaldırıyordu. Sürekli daralan kelime dağarcığı sorgusuz kabullenmeyi de beraberinde getiriyordu. İnsan anlamını bilmediği bir ‘şeyi’ nasıl hissedebilir ki? İsyan, özgürlük, direnme, adalet ve daha yüzlercesinin beyninizde hiçbir şey oluşturmadığını düşünün. Ne kadar da yönlendirilmesi kolay bir kitle… “Zam mı, o da ne?”
Çiftdüşün İlkesi
Kitaptaki örnekten de anlaşılacağı gibi akla ve mantığa yatmasa dahi kabul edilmesi istenen şeyler çiftdüşün ilkesi sayesinde gerçekleştiriliyor. Merkez partiye bağlılığını gösteren sınıflar 2+2’nin 5 ettiğini düşünürken 4 rakamını verenleri “düşünce suçlusu” olarak ilan ediyor. Tabii ki işin sonunda “101 numaralı işkence odası” ve “buharlaştırılma” var. Neyse ki günümüzde “101 numaralı oda” da yok gözaltında kaybolma da…(!)
“Savaş barıştır,
Özgürlük köleliktir,
Cehalet güçtür…”
Savaş, Sevgi ve Doğruluk Bakanlığı
Büyük Birader’in ve partinin isteklerinin koşulsuz bir şekilde yerine getirilebilmesi için çabalayan bu bakanlıklar sınıfların istenilen biçimde yaşaması için gereken düzeni hazırlıyordu. ‘Casus avcısı” olarak yetiştirilen çocuklar büyüdüklerinde tam da Büyük Birader’in istediği bireyler haline geliyordu. Bunun yolu da eğitimden geçiyor elbette… Neyse ki günümüzde eğitimle çocukların beyinlerini yıkayacak kişiler de yok, halkı istenilen düzeye indirgeyen bakanlıklar da… (!)
2 dakika nefret görevi
Büyük Birader’in oluşturduğu ‘düşman’ olgusu kapsamında partililer suç işleyen hainleri ve itiraflarını 2 dakika boyunca izleyerek onlara karşı olan nefretlerini gösteriyorlar. Nefretlerini açıkça belli etmeyen kişilerse “düşünce polisleri” tarafından malum odaya götürülüyorlar elbette. Orwell ‘2 dakika nefret görevi’ni 24 saate çıkaran yayın kuruluşlarının olduğunu görse utanır mıydı acaba?
Sahi her şeyi anlattık da bu “Büyük Birader” kim ola ki?