Hakan Özbek
Twitter: @gormoti
90’lı yıllarda dışarda oyunlar oynadıktan sonra geceleri daha çok televizyona kaptırırdık kendimizi. O zamanlar pek fazla dizi yoktu ve TV kanallarının sinema gecelerini takip ederdik. O dönemde şimdilerden çok farklı olan TRT, yanılmıyorsam Cuma geceleri, adli olayları konu alan filmleri ekrana getirirdi. Bizler de büyük bir hayranlıkla o filmlerdeki polislerin olayları çözmesini izlerdik. Keyifli yıllardı. Kimilerimiz belki de sırf bu filmlerin büyüsüyle polis olmanın hayallerini kurdu, hatta dedektif olmanın… Hollywood etkisi işte.
Kasım ayında bir kitap listesi hazırlarken, Nika Yayınevi’nin yeni yayımladığı bir kitabını gördüm: Ölüler Sır Saklamaz. İlgimi çekti ve biraz inceledim. Keyifli görünüyordu ancak kitabın üzerinde yazan ‘Adli Bilimler Tarihi’ ifadesi beni duraklattı. Çünkü henüz yeni tarih/inceleme türünde bir kitap okumuştum ve farklı bir tür okumak niyetindeydim. Karar vermeden önce birkaç sayfa okuma yapmaya başladım, sonra bir baktım ki okumaya başlamamın üzerinden oldukça uzun bir süre geçmiş. Sanki polisiye türünde bir roman okuyormuşum hissine kapılmıştım. Yani okuyacağım kitabı bulmuştum.
BBC’de yayınlanan Silent Witness’ın yaratıcılarından Nigel McCrery’nin kaleme aldığı roman bize adli bilimler tarihini anlatıyor. Ancak bir tarih kitabı gibi değil, bir roman gibi. Bu kitap Sunuş bölümünü saymazsak yedi bölümden oluşuyor. Bunlar; Kimlik Tespiti, Balistik, Kan, İzler ve Deliller, Ceset, Zehirler ve DNA. Sadece bölüm isimlerine baktığınızda, örneğin; Kimlik Tespiti, aklınızda şöyle bir soru beliriyor: “Ne kadar ilgi çekici olabilir ki?” Okumaya başladığınızda ise tüm zamanınızı bu kitaba ayırmak istiyorsunuz çünkü okuduklarınız zihninizde filmlere dönüyor. Anlatılan gerçek vakalar sizi olayın içine çekiyor, sanki o anı yaşıyorsunuz.
1700’lü yılların sonunda polissiniz, büyük bir olay yaşanıyor ve sizin denenmemiş bir fikriniz var. İnsanlar çoğunlukla geleneksel yöntemleri kullanmayı tercih ederler. Yeni bir şey ne kadar akıllıca olsa da, insanlara cazip gelmeyebiliyor. Düşünün elinizde hata yapmamanız gereken bir iş var. Çözümlemenizde tespitleriniz doğru olmalı çünkü o yıllarda pek çok şeye ölüm cezası verilebiliyor ve yönteminiz masum bir insanın hayatına mal olabilir. Yine de risk alır mıydınız?
Ölüler Sır Saklamaz kitabını okurken zamanda yolculuk yapıyorsunuz ve adli bilimlere önemli katkıları olan insanların çalışmalarını anlamaya başlıyorsunuz. Bu kitap sadece adli bilimlerin gelişimini değil, insanın ne kadar vahşi bir canlı olduğunu da yeniden görmemizi sağlıyor. Ayrıca insanların sadece yaşarken değil, öldüklerinde de söyleyecekleri olduğunu gösteriyor.
Polisiye kitaplara ilgi duyuyorsanız ve kendinizi kaptırarak okuyacağınız bir kitap arıyorsanız Nika Yayınevi’nden çıkan ‘Ölüler Sır Saklamaz’ kitabını hemen elinize alın. Sayfaların aktığını göreceksiniz. Kitabı okurken hem ürkecek, hem de şaşıracaksınız.
Son olarak;
Bir kitabın çevirisi çok önemlidir çünkü kötü bir çeviri sizi iyi bir kitaptan soğutabilir. Algan Sezgintüredi tarafından yapılan çeviri okuyucuya akıcı bir okuma yapma imkanı sağlıyor. Ayrıca Leyla Çelik tarafından tasarlanan kapak da kitabı oldukça ilgi çekici bir hale getirmiş.
Teşekkürler…
Kitabı bize gönderen ve yanında gönderdikleri notla yüzümüzü güldüren Nika Yayınevi çalışanlarına sonsuz teşekkürler…